Студопедия
Случайная страница | ТОМ-1 | ТОМ-2 | ТОМ-3
АрхитектураБиологияГеографияДругоеИностранные языки
ИнформатикаИсторияКультураЛитератураМатематика
МедицинаМеханикаОбразованиеОхрана трудаПедагогика
ПолитикаПравоПрограммированиеПсихологияРелигия
СоциологияСпортСтроительствоФизикаФилософия
ФинансыХимияЭкологияЭкономикаЭлектроника

Abdurrahman DÝLÝPAK 27 страница



 

ŞEYBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Şeyban).

 

ŞEYDA: (Fars.) Ka. - Aşk çılgını, çok tutkun, aşık.

 

ŞEYDAGÜL: (Fars.) Ka. - (bkz. Şeyda).

 

ŞEYDANUR: (f.a.i.) Ka. - (bkz. Şeyda).

 

ŞEYH: (Ar.) Er. 1. Yaşlı adam, ihtiyar. 2. Kabile ve aşiret reisi. 3. Bir sahada üst seviyeye gelmiş, otorite. 4. Tekke ve zaviye reisi.

 

ŞEYMA: (Ar.) 1. Bedeninde ben veya benzer bir izi olanlar. 2. Hz. Peygamber'in süt kardeşi.

 

ŞEZA: (Ar.) Ka. - Kokulu şeylerin kokusu.

 

ŞEZERÂT: (Ar.) Ka. - İşlenmeden maddenin içinde toplanan altın parçaları. Süs olarak kullanılan inci ve altın taneleri.

 

ŞEZRE: (Ar.) Er. - İşlenmemiş ham altın. Süs için asılan inci ve altın.

 

ŞİDE: (Fars.) Er. - Parlak, ışıklı, güneş.

 

ŞİFA: (Ar.) Ka. - İyi olma, kurtulma.

 

ŞİHAB: (Ar.) Er. 1. Kıvılcım. Akan yıldız. 2. Cesur, yürekli.

 

ŞİHBAN: (Ar.) Ka. 1. Kıvılcımlar. 2. Akan yıldızlar.

 

ŞİHABEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin parlak yıldızı.

 

ŞİMŞEK: (Tür.) Er. 1. Yağmurlu havada, buluttan buluta ya da yere elektrik boşalırken oluşan, geçici ve şiddetli elektrik akımı. 2. Canlı, hızlı, coşkulu, hareketli kimse.

 

ŞİMŞEKER: (Tür.) Er. - Çok hareketli, canlı, hızlı kimse.

 

ŞİMŞEKHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Şimşekkan).

 

ŞİMŞEKKAN: (Tür.) Er. - Hareketli, canlı soydan gelme.

 

ŞİNAS: (Fars.) Er. - Anlayan, tanıyan, bilen.

 

ŞİNASİ: (Fars.) Er. 1. Tanımaya, anlamaya özgü, tanımak, bilmekle ilgili. 2. Tanzimat döneminin ünlü şairi ve gazetecisi.

 

ŞİNAVER: (Fars.) Er. - Suda yüzen, yüzücü.

 

ŞİNİD: (Fars.) Er. - İşitme, semi.

 

ŞİRAZ: (Fars.) Er. - Türk müziğinde eski bir makam.

 

ŞİRAZE: (Fars.) Ka. 1. Kitap ciltlerinin iki ucunda bulunan ve yaprakları muntazam tutan, ibrişimden örülmüş ince şerit. 2. Pehlivan kispetinin parçası. 3. Esas, düzen, nizam.

 

ŞİRİN: (Fars.) Ka. - Sevimli, cana yakın.

 

ŞİRVAN: (Fars.) Er. 1. İran'da bir kent adı. 2. Aslan barınağı.

 

ŞİRZAT: (a.f.i.) Er. - Aslan gibi güçlü, kişilikli kimse.

 

ŞİVE: (Fars.) Ka. - Naz, eda.

 

ŞİVEKAR: (Fars.) Ka. - Nazlı, edalı, işveli.

 

ŞÖHRET: (Ar.) Ka. - Şöhretli, ünlü, şöhreti ağızlarda dolaşan.

 

ŞÖLEN: (Tür.). - En üst idareci tarafından bütün halka verilen, dini ve içtimai fonksiyonları olan yemek, ziyafet. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ŞÜLE: (Ar.) Ka. - Alev, yalım. Alevli ateş.

 

ŞÜCA: (Ar.) Er. 1. Cesaretli, cesur, yiğit. 2. Aslan ve yengeç arasında yıldız kümesi.

 

ŞÜCEYNE: (Ar.) Ka. - Ağaçcık, nihal.

 

ŞÜKRAN: (Ar.). - İyilik bilme, gönül borcu, minnettarlık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ŞÜKRİYE: (Ar.) Ka. - İyilik bilme, minnettarlıkla ilgili, iyilik bilen.

 

ŞÜKRÜ: (Ar.) Er. - Şükretme, minnettarlıkla ilgili.

 

ŞÜKUFE: (Fars.) Ka. - Çiçek. Süslemede çiçek motiflerine dayanan bir tarz.



 

------------------------Sonu-----------------------

 

T

 

TABDAN: (Fars.) Ka. -Işıklı, parlak.

 

TABENDE: (Fars.) Ka. - Parlayan, ışık veren

 

TABERİ: (Ar.) Er. - Büyük İslâm tarihçilerinden biri.

 

TABİSTAN: (Fars.) Ka. - Yaz.

 

TABİYE: (Ar.) Ka. - Yerli yerine koyup hazırlama, düzenleme.

 

TABNAK: (Fars.) Ka. - Parlak.

 

TACAL: (Tür.) Er. - Üstün ol, baş ol.

 

TACAVER: (Fars.) Er. - Padişah, hükümdar.

 

TACEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin tacı. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.

 

TACISER: (Ar.) Ka. - Baş tacı, en çok sevilen, sayılan.

 

TACİ: (Ar.) Er. - Taçla ilgili.

 

TACİK: (Fars.) Er. - İran ve Türkistan'da yaşayan İran asıllı, Farsça konuşan halktan olan kimse.

 

TACİM: (Ar.) Er. - Noktalama, noktalatma.

 

TACİR: (Ar.) Er. - Ticareti meslek edinmiş olan,

 

TACİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Tacir).

 

TAÇKIN: (Tür.) Er. - Gurur.

 

TAÇNUR: (Ar.) Ka. - Işıktan nurdan taç.

 

TAFDİL: (Fars.) - Birini diğerinden üstün tutma. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TAFLAN: (Tür.) - Gülgillerden kışın yaprağını dökmeyen bir bitki. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TAFRA: (Ar.) Er. 1. Yukarıya sıçrama, atlama. 2. Yukarıdan atıp tutma, gururlu davranış. 3. İlmiyyede rütbe, derece alma.

 

TAFTE: (Fars.) 1. Bükülmüş, katlanmış. 2. Yanmış, yanık. 3. Aydınlık, parlak. 4. Üzgün, ciğeri yanmış, aşık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TAFTİN: (Ar.) Er. - Akıl erdirme, anlama, tefhim.

 

TAĞALAP: (Tür.) Er. - Dağ alp. Dağ gibi güçlü, gösterişli, heybetli yiğit.

 

TAĞAR: (Tür.) Er. - Kapı, çanak, çömlek.

 

TAĞMAN: (Tür.) Er. - Dağ gibi iriyarı, gösterişli.

 

TAHA: (Ar.) Er. - Kur'an-ı Kerim'in 20. suresi. - Hz. Ömer'e müslüman olmadan önce okunan ilk sure. Hz. Ömer bu sureden etkilenmiş ve müslüman olmuştur.

 

TAHİR: (Ar.) Er. 1. Temiz, pak. 2. Türk musikisinde basit bir makam. 3. Her türlü günah ve ayıptan arı olduğundan Rasulullah (s.a.s)'a bu isim verilmiştir.

 

TAHİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Tahir).

 

TAHİYYE: (Ar.) Ka. 1. "Allah ömür versin" demek. Selam verme, hayır dua etmek. 2. Mülk, malikiyyet.

 

TAHRİM: (Ar.) Er. 1. Haram kılma, kılınma. 2. Kur'an-ı Kerim'in 66. sûresi.

 

TAHRİME: (Ar.) Ka. - Namaza başlarken "Allahu ekber" deme.

 

TAHSİN: (Ar.) Er. - Güzel bulma, beğenme. Aferin deme alkışlama.

 

TAKSİNE: (Ar.) Ka. - (bkz. Tahsin).

 

TAHSİR: (Ar.) Er. - Hasret bırakma, bırakılma. Hasret etme, edilme.

 

TAHUR: (Ar.) Er. - Pek temiz, temizleyici.

 

TAHZİR: (Ar.) Er. - Yeşil renk verme.

 

TAHZİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Tahzir).

 

TAİB: (Ar.) Er. - Tevbe eden. Günahlarından dolayı pişmanlık duyup Allah'tan af dileyen, müslüman.- Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.

 

TAİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Taib).

 

TAİF: (Ar.) Er. - Tavaf eden. Dönen, dolaşan.

 

TAİFE: (Ar.) Ka. - Bölük, takım, güruh, fırka. Kavim, kabile. Tayfa.

 

TAİL: (Ar.) Er. - Fayda, yarar.

 

TAİR: (Ar.) Er. - Uçan, uçucu.

 

TAİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Tair).

 

TAKAT: (Ar.) Er. - Güç, kuvvet.

 

TAKDİR: (Ar.) Er. 1. Beğenme, değer verme. 2. Allah'ın isteği, Allah'ın yazdığı. İnsan için tesbit edilen hayat çizgisi.

 

TAKDİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Takdir).

 

TAKİ: (Ar.) Er. - Günahtan haramdan kaçınan, dinine bağlı.

 

TAKİYYUDDİN: (Ar.) Er. - Dinde muttaki, Allah'tan hakkıyla korkan kişi.

 

TAKRİN: (Ar.) Er. - Beraber bulundurma, yaklaştırma.

 

TAKRİNE: (Ar.) Ka. - (bkz. Takrin).

 

TAKVA: (Ar.). - Allah korkusuyla dinin yasak ettiği şeylerden çekinme. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TALAC: (Fars.) Er. 1. Ses, seda, çığlık. 2. Meşale. 3. Kavga.

 

TALAŞ: (Tür.) Er. 1. Yelin kaldırdığı toz. Fırtına, kasırga. 2. Can sıkıntısı. 3. Köşe. 4. Oğuzların 24 boyundan biri.

 

TALAT: (Ar.) - Yüz, çehre. Yüz güzelliği. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TALAY: (Tür.) Er. 1. Deniz, büyük nehir, taloy. 2. Çok fazla.

 

TALAYER: (Tür.) Er. - Deniz eri, denizci.

 

TALAYHAN: (Tür.) Er. – Denizlerin hakanı, hükümdarı.

 

TALAYKAN: (Tür.) Er. - Denizci kanı taşıyan.

 

TALAYKUT: (Tür.) Er. - Kutsal deniz.

 

TALAYMAN: (Tür.) Er. – Deniz adamı, denizci.

 

TALAZ: (Tür.) Er. - Kasırga, fırtına.

 

TALHA: (Ar.) Er. 1. Zamk ağacı. 2. Talha b. Ubeydullah. İslam dinini kabul eden ilk 10 kişiden biri, cennetle müjdelenmiştir.

 

TALİA: (Ar.) Ka. 1. Tulu eden, öncü. 2. Talih, şans, kısmet.

 

TALİB: (Ar.) Er. 1. Talep eden arayan, isteyen; istekli. 2. Alıcı müşteri. 3. Medrese talebesi, talebe. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.

 

TALİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Talib).

 

TALİH: (Ar.) Er. - Şans, talih, kader.

 

TALİHA: (Ar.) Ka. - (bkz. Talih).

 

TALİK: (Ar.) Er. 1. Güleryüzlü. 2. Düzgün söz söyleyen.

 

TALİYE: (Ar.) Ka. 1. Sonradan gelen, bir şeyin arkası sıra giden. İkinci derecede olan. 2. Kur'an okuyan.

 

TALU: (Tür.). 1. Seçkin, seçilmiş, güzel. 2. İki kürek kemiği arası. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TALUY: (Tür.) Er. - Deniz, okyanus, talay.

 

TALUT: (İbr.) Er. - Bakara suresinde İsrailoğulları hükümdarlığına Allah tarafından tayin edilen ve az bir askerle Calut'un ordularını yok eden komutan.

 

TAMAY: (Tür.). - Dolunay, ayın ondördü. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TAMER: (Tür.) Er. - Nitelikli, saygın kişi.

 

TAMERK: (Tür.) Er. - Güçlü, kuvvetli kimse.

 

TAMERKİN: (Tür.) Er. - (bkz. Tamerk).

 

TAMKOÇ: (Tür.) Er. - Koç gibi güçlü.

 

TAMKUT: (Tür.) Er. - Çok mutlu, talihli kimse.

 

TAN: (Tür.) 1. Güneş doğmadan önceki alacakaranlık, şafak vakti. 2. Sabah, akşam esen serin esinti. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TANAÇAN: (Tür.) Er. - Sabah alacakaranlık.

 

TANAK: (Tür.) Er. - Garip, tuhaf, şaşırtıcı.

 

TANALP: (Tür.) Er. - Aydın, bilge yiğit.

 

TANALTAN: (Tür.) Er. - Tan - altan.

 

TANALTAY: (Tür.) Er. - Tan - altay.

 

TANAY: (Tür.) - Şafak ve ay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TANAYDIN: (Tür.) Er. - Aydınlık şafak.

 

TANBAY: (Tür.) Er. - Tan - bay.

 

TANBEK: (Tür.) Er. - Aydın bey.

 

TANBERK: (Tür.) Er. - 1. Şafak çizgisi. 2. Parlayan şimşek..

 

TANBEY: (Tür.) Er. - Şafak gibi aydınlık kimse.

 

TANBOLAT: (Tür.) Er. - Tan renginde çelik.

 

TANCAN: (Tür.) Er. - Önü aydınlık kimse.

 

TANDAN: (Tür.) - Tan vaktinde doğan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TANDOĞAN: (Tür.) Er. - Ağaran şafak.

 

TANDOĞDU: (Tür.) Er. - Tan vakti doğan kimseye verilen isim.

 

TANDORUK: (Tür.) Er. - Dorukların ilk ışıklarla aydınlanması.

 

TANEGÜL: (Tür.) Ka. - Biricik gül.

 

TANER: (Tür.) Er. - (bkz. Tan).

 

TANFER: (t.f.i.) Er. - Tan vaktinin yan aydınlığı.

 

TANGÜN: (Tür.) Er. - Şafakla başlayan aydınlık gün.

 

TANIN: (Tür.) Er. - Herkesçe adın duyulsun, ünlen.

 

TANIR: (Tür.) Er. - Anımsar, bilir. Bilip ayıran, seçen.

 

TANIRCAN: (Tür.) Er. - Cana yakın. Çabuk tanışıp yaklaşan.

 

TANIRER: (Tür.) Er. - (bkz. Tanır-can).

 

TANJU: (Tür.) Er. - Türk hükümdarlarına Çinliler tarafından verilen unvan.

 

TANKAN: (Tür.) Er. - Şafak gibi aydınlık, temiz soydan gelen.

 

TANKOÇ: (Tür.) Er. - Tan koç.

 

TANKUT: (Tür.) Er. - Kutlu, uğurlu sabah.

 

TANÖREN: (Tür.) Er. - Şafakta çalışan.

 

TANPINAR: (Tür.) Er. - Tan pınar.

 

TANSAN: (Tür.) Er. - Tan gibi aydınlık, temiz adı olan..

 

TANSEL: (Tür.) Ka. - Tan sel.

 

TANSELİ: (Tür.) Ka. - Tan seli.

 

TANSIK: (Tür.) Er. 1. İnsanın aklnının alamayacağı, şaşırtıcı, olağanüstü olayı mucize. 2. Özlem, hasret. 3. Değerli, kıymetli. 4. Tatlı, nefis.

 

TANSOY: (Tür.) Er. - Şafak gibi aydınlık soyu olan.

 

TANSU: (Tür.) - Şafağın aydınlattığı su. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TANUĞUR: (Tür.) Er. - Uğurlu, mübarek sabah vakti.

 

TANVER: (Tür.) Er. - Şafak gibi ışık saç, aydınlat.

 

TANYEL: (Tür.) - Şafak vakti esen rüzgar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TANYELİ: (Tür.) - Tan vakti esen yel. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TANYERİ: (Tür.) - Güneş doğmak üzereyken, ufukta hafifçe aydınlanan yer. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TANYILDIZ: (Tür.) - Çoban yıldızı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TANYOL: (Tür.) Er. - Şafak yolu, aydınlık yol.

 

TANYOLAÇ: (Tür.) Er. - Aydınlığa götüren, yol açan.

 

TANZER: (Tür.) - San, altın renginde tanyeri. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TAPGAÇ: (Tür.) Er. - Ünlü. Aziz.

 

TAPIK: (Tür.) Er. 1. Saygı, hürmet. 2. İkram, hizmet.

 

TARA: (Fars.) - Yıldız, necim. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TARAB: (Ar.) - Sevinç, şenlik. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TARABENGİZ: (Fars.) Ka. - Sevindirici, coşturucu.

 

TARAİF: (Ar.) Ka. - Az bulunur, ince şeyler.

 

TARAN: (Tür.) Er. 1. Geniş alan. 2. İn. 3. Kuş ya da balık kümeleri.

 

TARANCI: (Tür.) Er. - Rençper, çiftçi.

 

TARAVET: (Ar.) Ka. - Güzellik, tazelik, genç.

 

TARDU: (Tür.) - Armağan, hediye. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TARHAN: (Tür.) 1. Oğuzlarda demirci ve zanaatçı ustaları. 2. Esnaf temsilcileri. 3. Büyük toprak sahipleri, büyük tüccarlar. 4. Han ve komutan unvanı.

 

TARHUN: (Ar.) - Hekimlikte kullanılan ıtırlı bir bitki. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TÂRIK: (Ar.) Er. - Sabah yıldızı, zühre, venüs, yol. Tarık b. Ziyad (Öl. Şam 720): Berberi asıllı İslam komutanı. Cebeli Tarık'ı geçip İspanya'yı fethetti. İslam egemenliğini sağlayıp Endülüs İslam Devleti'nin kurulmasını sağladı.

 

TARIM: (Tür.) 1. Göllere, kumluklara dökülen çay kollan. 2. Verim almak için toprak üzerinde yapılan çalışmaların tümü. 3. (Uygurca'da) kadınlara verilen bir unvan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TARIMER: (Tür.) Er. - Tarımla uğ­raşan kimse.

 

TARKAN: (Tür.) Er. 1. İslam'dan önce Türklerin kullandığı, vekil, vezir, bey gibi unvan. 2. Ayrıcalıklı, saygın kişi.

 

TARİM: (Fars.) Ka. 1. Çardak. Kubbe. 2. Gökyüzü.

 

TASVİR: (Ar.) Ka. 1. Betimleme. 2. Resim.

 

TAŞAN: (Tür.) - Coşkulu, taşkın. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TAŞBOĞA: (Tür.) Er. - Taş gibi sert, boğa gibi güçlü kimse.

 

TAŞCAN: (Tür.) Er. - Taş gibi sağlam kimse.

 

TAŞDEMİR: (Tür.) Er. - Taş ve demir gibi güçlü, sağlıklı.

 

TAŞEL: (Tür.) Er. - Sağlam güçlü el.

 

TAŞER: (Tür.) Er. - Sağlam güçlü kimse.

 

TAŞGAN: (Tür.) - Pınar, kaynak. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TAŞKAN: (Tür.) Er. - Sağlam, güçlü soydan gelen.

 

TAŞKIN: (Tür.) Er. 1. Taşmış halde bulunan. Coşkun. Aşırı. 2. Akarsuların yatağa sığmayacak miktarda su taşıması sırasında meydana gelen su yayılması olayı.

 

TAŞKINAY: (Tür.) - (bkz. Taşkın). -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TAŞKINER: (Tür.) Er. - Coşkulu, coşkun kimse.

 

TAŞTEKİN: (Tür.) Er. - Emin, dayanılır, sağlam kişi.

 

TATAR: (Tür.) 1. Bir Türk kavmi. 2. Posta sürücüsü. 3. Gül zambak gibi çiçeklerin açılmamış goncaları. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TATU: (Tür.) - Barış, sulh. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TAVGAÇ: (Tür.) Er. - Çekicilik, cazibe.

 

TAVİL: (Ar.) Er. 1. Uzun. Çok süren. 2. Aruzda bir ölçek.

 

TAYBARS: (Tür.) Er. - Pars gibi güçlü tay (çocuk).

 

TAYBE: (Ar.) - Medine-i Münevvere. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TAYCAN: (Tür.) Er. - Genç ve güçlü kimse.

 

TAYF: (Ar.) 1. Görüntü. 2. Bileşik bir ışık demetinin bir pirizmadan geçtikten sonra ayrıldığı basit renklerden oluşmuş görüntü. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TAYFUN: (Tür.) Er. - Büyük okyanus ve Çin Denizi'nde görülen şiddetli fırtına.

 

TAYFUR: (Ar.) Er. 1. Küçük bir kuş türü. 2. Tayfuriye tarikatını kuran Beyazıd Bestami Ebu Zeyd Tayfur'un adı.

 

TAYGAR: (Ar.) Er. - Uçan uçucu. Gaza dönüşen.

 

TAYGUN: (Tür.) Er. - Çocuk, torun.

 

TAYGUNER: (Tür.) Er. - Erkek torun

 

TAYI: (Ar.) Er. - Bir işi kendi isteğiyle yapan.

 

TAYKARA: (Tür.) Er. - Esmer, ka-rayağız çocuk.

 

TAYKOÇ: (Tür.) Er. - Tay - koç.

 

TAYKURT: (Tür.) Er. - Tay - kurt.

 

TAYKUT: (Tür.) Er. - Kutlu uğurlu çocuk.

 

TAYLAK: (Tür.) Er. 1. Yeni doğmuş at yavrusu. Biniye gelmiş iki yaşında at yavrusu. Deve yavrusu. 2. Yaramaz çocuk.

 

TAYLAN: (Tür.) 1. İnce, kibar, güzel, boylu boslu kimse. 2. Çok yağmur yağdığı halde işlenebilir toprak. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TAYMAN: (Tür.) Er. - Genç, taze, toy kimse.

 

TAYMAZ: (Tür.) Er. - Düşmeyen, kaymayan, dengeli kimse.

 

TAYUK: (Tür.) Er. - İnce, kibar genç.

 

TAYYİB: (Ar.) Er. 1. İyi, hoş, güzel ala. 2. Helal, çok temiz. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.

 

TAYYİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Tayyib).

 

TAZE: (Fars.) Ka. - Körpe, genç.

 

TAZEGÜL: (Fars.) Ka. - Yeni açan gül.

 

TAZİM: (Ar.) Er. - Ululama, büyük sayma. Saygı gösterme, ikram etme.

 

TAZİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Tazim).

 

TEALİ: (Ar.) Er. - Yükselme, ululanma.

 

TEBAR: (Fars.) Er. - Soy.

 

TEBER: (Fars.) Er. - Küçük balta. Dervişlerin kullandıkları uzun saplı küçük balta. Meşin kesmek için kullanılan araç.

 

TEBERHUN: (Fars.) Er. - Kızıl söğüt, tarhun.

 

TEBESSÜM: (Ar.) Ka. - Gülümseme.

 

TEBŞİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Tebşir).

 

TECELLA: (Ar.) Ka. - (bkz. Tecelli).

 

TECELLİ: (Ar.) Er. 1. Görünme, belirme. 2. Kader, talih. 3. Allah'ın lütfuna erişme.

 

TECEN: (Tür.) - Mağrur, gururlu. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TECER: (Tür.) 1. Becerikli. 2. İç Anadolu'da sıradağ. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TECİK: (Tür.) Er. - Tutumlu, idareli tasarruflu.

 

TECİMEN: (Tür.) Er. - Ticaret adamı, tüccar. 2. Tutumlu, idareli.

 

TECİMER: (Tür.) Er. - Tüccar.

 

TECMİL: (Ar.) Er. - Süs, tezyin.

 

TEDÜ: (Tür.) - Bilge, zeki, anlayışlı kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TEFHİM: (Ar.) Er. - Anlatma, bildirme.

 

TEHEMTEN: (Fars.) Er. - İri yan, boylu boslu yiğit. Eski İran kahramanı Zaloğlu Rüstem'in lakabı.

 

TEHİYYE: (Ar.) Ka. 1. Selam. Selam verme. 2. Hayır dua etme. 3.. Beka. 4. Mülk, malikiyyet.

 

TEKALP: (Tür.) Er. - Eşsiz, benzersiz yiğit.

 

TEKAY: (Tür.) Er. - Eşsiz ay.

 

TEKCAN: (Tür.) Er. - Çok değerli, eşsiz kimse.

 

TEKDOĞAN: (Tür.) Er. - Eşsiz, benzersiz doğmuş olan.

 

TEKECAN: (Tür.) Er. 1. Mert, sözünde duran. Özü sağlam kimse. 2. Çayırlarda biten bir bitki.

 

TEKGÜL: (Tür.) Ka. - Gül ailesi içinde benzeri olmayan güzellikte. Yalnız gül.

 

TEKİN: (Tür.) Er. 1. Boş, ıssız. 2. Sakin, rahat, uslu. İçinde kötülük bulunmayan. 3. Tek, eşsiz. 4. Uyanık, tetikte. 5. Şehzade, prens. 6. Uğurlu.

 

TEKİNALP: (Tür.) Er. - Tek ve eşsiz yiğit.

 

TEKİNAY: (Tür.) Er. - Biricik ve hayırlı ay.

 

TEKİNDAĞ: (Tür.) Er. – Uğurlu dağ.

 

TEKİNEL: (Tür.) Er. - Hayırlı el.

 

TEKİNER: (Tür.) Er. - Tek, eşsiz ve hayırlı kimse.

 

TEKİNSOY: (Tür.) Er. - İyi soydan gelen kimse.

 

TEKMİL: (Ar.) Er. - Kemale erdirme. Bitirme, bitirilme, tamamlanma, tamamlama. Tam, eksiksizce, bütün, hep.

 

TEKMİLE: (Ar.) Ka. - (bkz. Tekmil).

 

TEKRİM: (Ar.) Er. - Ululama, saygı gösterme.

 

TEKRİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Tekrim).

 

TEKSEN: (Tür.) - Sen teksin, eşsizsin anlamında. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

TEKSOY: (Tür.) Er. - Eşsiz bir soydan gelen.


Дата добавления: 2015-10-21; просмотров: 25 | Нарушение авторских прав







mybiblioteka.su - 2015-2024 год. (0.071 сек.)







<== предыдущая лекция | следующая лекция ==>