Студопедия
Случайная страница | ТОМ-1 | ТОМ-2 | ТОМ-3
АрхитектураБиологияГеографияДругоеИностранные языки
ИнформатикаИсторияКультураЛитератураМатематика
МедицинаМеханикаОбразованиеОхрана трудаПедагогика
ПолитикаПравоПрограммированиеПсихологияРелигия
СоциологияСпортСтроительствоФизикаФилософия
ФинансыХимияЭкологияЭкономикаЭлектроника

Abdurrahman DÝLÝPAK 25 страница



 

SENİH: (Ar.) Er. 1. Süs, bezek. 2. İnci.

 

SENİHA: (Ar.) Ka. - İnciler, süs, bezek.

 

SENİYE: (Ar.) Ka. - Yüksek, yüce, ali, bülend.

 

SEPİD: (Fars.) Er. - Beyaz, ak, beyza.

 

SEPİDE: (Fars.) Ka. - Tan vakti.

 

SERA: (Fars.) Ka. - Saray. Büyük konak. Köşk.

 

SERAB: (Fars.) Ka. - Çöllük arazide, ışık kırılması sonucu görülen aldatıcı gerçek olmayan hayal, ılgım, salgım. - Türk dili açısından "b/p" olarak kullanılır.

 

SERÂÇE: (Fars.) Ka. - Saraycık, küçük saray, konak.

 

SERALP: (Tür.) Er. - Baş yiğit.

 

SERAN: (Ar.) Ka. - Işıklı, parlak.

 

SERÂSER: (Fars.) Er. 1. Baştan başa, büsbütün. 2. Altın veya gümüş telle dokunmuş kıymetli bir çeşit kumaş.

 

SERAY: (Fars.) Ka. 1. Ay gibi güzellerin başı. 2. Büyük konak. Saray.

 

SERAYA: (Ar.) Er. - Düşman üzerine gönderilen küçük süvari müfrezeleri.

 

SERAZAT: (Fars.) Er. - Serbest, özgür. Rahat, dertsiz.

 

SERBÜLEND: (Fars.) Er. - Başta gelen, yüce üstün. - Türk müziğinde eski bir makam, zamanımızda örneği yoktur.

 

SERCAN: (Tür.) Er. - Sevgili, sevilen, başcan.

 

SERDAR: (Fars.) Er. - Başkumandan, başbuğ. Sefer zamanında padişah yerine ordunun başında sefere giden veziri azamlara verilen unvan, serdar-ı ekrem.

 

SERDENGEÇTİ: (Tür.) Er. - Fedai, akıncı, yiğit.

 

SERDİL: (Fars.) Ka. - Baş, gönül.

 

SERDİNÇ: (f.t.i.) Er. - Başı dinç, sakin, rahat, huzurlu.

 

SEREN: (Tür.) Er. 1. Uzun, kalın ve silindir şekilli çam kerestesi. Yelkenlilerde ana direğe dik şekilde tutturulan ve yelken germeye yarayan ağaç. Seren yapılan köknar kerestesi. 2. Orun, makam.

 

SERENGÜL: (Tür.) Ka. - (bkz. Serendil). - Baş gül. Güllerin birincisi.

 

SERGEN: (Tür.) Er. 1. Laf. 2. Vitrin. 3. Tepelerdeki düzlük yer. 4. Yorgun, perişan.

 

SERHAD: (f.a.i.) Er. - Hudut, sınır, sınırbaşı; iki devlet arasındaki sınır boyu. - Türk dil kuralına göre "d/t" getirilerek de kullanılır.

 

SERHAN: (Ar.) Er. 1. Kurt, canavar. 2. Baş okuyucu, şarkıcı başı.

 

SERHENK: (Fars.) Er. 1. Çavuş. 2. Türk müziğinde çok eski birleşik makam.

 

SERHUN: (Fars.) Er. - Asil kan, soylu kan.

 

SERİ: (Ar.) Er. - Çabuk, hızlı.

 

SERİM: (Tür.). 1. Serme işi. 2. Sabırlı. 3. Genellikle öykülerde başlangıç bölümüne verilen ad. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SERİMER: (Tür.) Er. - Sabırlı kimse.

 

ŞERİR: (Ar.) Er. Taht. Yatacak yer.

 

SERİYE: (Ar.) Ka. - Hz. Peygamber (s.a.s)'in bulunmadığı küçük askeri birliklere verilen ad.

 

SERKAN: (f.t.i.) Er. - Soylu kan, başkan.

 

SERKIZ: (f.t.i.) Ka. - Baş kız, kızların, güzellerin başı.

 

SERKUT: (Fars.) Er. - Mutlu, talihli, kutlu insan.

 

SERMA: (Fars.) Ka. - Soğuk kış.

 

SERMED: (Ar.) Er. - Ebedilik, ebediyet, sonsuzluk. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.

 

SERMELEK: (Fars.) Ka. - Meleklerin başı, melek kadar güzel ve iyi.

 

SERMİN: (Tür.) Ka. - Nermin, Şermin gibi adlara benzetilerek yapılmıştır.



 

SERNAZ: (Fars.) Ka. - Çok nazlı.

 

SERNEVAZ: (Fars.) Ka. - Baş okşayan, sevecen.

 

SERNUR: (Fars.) Ka. - Baş ışık. İlk ışık.

 

SEROL: (f.t.i.) Er. - Önder ol, baş ol.

 

SERPİL: (Tür.) Ka. - İyi geliş, büyü, güzelleş.

 

SERPİN: (Tür.) Ka. - Yağmur.

 

SERRA: (Ar.) Ka. - Genişlik, kolaylık.

 

SERRAÇ: (Fars.) Ka. 1. Çok sevilen, sayılan kimse, baştacı. 2. (Ar.) Saraç.

 

SERTAÇ: (Fars.) Er. - Baştacı, çok sevilen, sayılan.

 

SERTAP: (Tür.) Er. - İnatçı, direngen.

 

SERTEL: (Tür.) Er. - Sert, katı, acımasız el.

 

SERTER: (Tür.) Er. - Katı, sırt, acımasız.

 

SERTUĞ: (Tür.) Er. - Baş tuğ.

 

SERVA: (Fars.) Ka. - Söz, masal.

 

SERVER: (Fars.) Er. - Baş, başkan, reis, ulu.

 

SERVET: (Ar.) - Zenginlik, varlık. Zenginliği meydana getiren mal, mülk, para. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SERVİ: (Fars.) - Koyu yeşil yapraklı, ince uzun bir ağaç türü. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SERVİNAZ: (Fars.) Ka. 1. Dallan yana sarkan servi. 2. Uzun boylu sevgili.

 

SETTAR: (Ar.) Er. - Örten. Günahları örten, Allah. - Allah'ın isimlerinden "abd" takısı alarak kullanılır. Abdüssettar.

 

SEVA: (Ar.) Er. - Denklik, beraberlik, beraber olma.

 

SEVAD: (Ar.) Er. - Esmerlik, kara renkli adam. - Sahabe isimlerindendir.

 

SEVAL: (Tür.) Ka. - Severek al, hep sev.

 

SEVAN: (Tür.) - Severek al, hatırla. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SEVAY: (Tür.) Ka. - Sevimli ay.

 

SEVBAN: (Ar.) Ka. - Giyinen, kuşanan. Hz. Peygamber'in azatlısının adı.

 

SEVCAN: (Tür.) - Sevgili insan, sevimli Erkek ve kadın adı olarak kul­lanılır.

 

SEVDA: (Ar.) Ka. 1. Bir şeye karşı hissedilen şiddetli arzu. 2. Şiddetli sevgi, aşk. 3. Aşırı istek, heves. 4. Kara sevda, mali hülya, melankoli. 5. Hüzün. İptila.

 

SEVDEKAR: (a.f.i.) Ka. - Sevdalı.

 

SEVDE: (Ar.) Ka. - Siyah, esmer, esmer güzeli. Mü'minlerin annelerinden birisi Hz. Sevde.

 

SEVEN: (Tür.) - Sevgi duyan, sevgi dolu kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SEVENAY: (Tür.) Ka. - (bkz. Sevay).

 

SEVENCAN: (Tür.) Ka. - (bkz. Sevcan).

 

SEVENER: (Tür.) Er. - Sevgi duyan, sevgi dolu kimse.

 

SEVENGÜL: (Tür.) Ka. - Sevimli gül, sevgiyi hatırlatan gül.

 

SEVENGÜN: (Tür.) Ka. - (bkz. Sevgün).

 

SEVGEN: (Tür.) Er. - Sevmiş, seven.

 

SEVGİ: (Tür.) Ka. - Sevme hissi, aşk muhabbet.

 

SEVGİNAZ: (Tür.) Ka. - Çok nazlı, sevgili.

 

SEVGÜR: (Tür.) - Çok seven. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SEVİK: (Tür.) Er. 1. Dost, arkadaş. 2. Unutkan, saf kimse. 3. Sevgili, sevilen.

 

SEVİL: (Tür.) Ka. - Her zaman sevilen, beğenilen biri olma temennisi.

 

SEVİLAY: (Tür.) Ka. - Ay gibi her zaman sevil.

 

SEVİM: (Tür.) Ka. 1. Sevme, muhabbet. 2. Başkalarının sevmesine sebeb olan vasıf, cazibe.

 

SEVİNÇ: (Tür.) Ka. - Bir halden hoşnut olmanın doğurduğu heyecan.

 

SEVKAN: (Tür.) - Sevgili, asil kan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SEVNAZ: (Tür.) Ka. - Çok nazlı sevgili.

 

SEVNUR: (Tür.) Ka. - Sevgi nuru, ışığı, aygınlığı.

 

SEVTAP: (Tür.) Ka. - Tapılacak kadar sevgi duyulan.

 

SEVÜKTEKİN: (Tür.) Er. - Çok sevilen, tek tutulan.

 

SEYEHÂT: (Ar.) Er. 1. Seyahat, gezi. 2. Gölgenin güneşle beraber dönmesi.

 

SEYFEDDİN: (Ar.) Er. - Dini koruyan, dinin kılıcı. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.

 

SEYFİ: (Ar.) Er. 1. Kılıçla ilgili kılıç şeklinde. 2. Askerlikle ilgili. Askeri.

 

SEYFİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Seyfı).

 

SEYFULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın kılıcı. - Ali (r.a.)'nin ve Hz. Halid b. Velid'in lakabı.

 

SEYHAN: (Ar.) 1. Ürdün'ün ötesinde Hz. Musa'nın mezarının bulunduğu şehir. 2. Adana ovasını yararak İskenderun körfezine dökülen nehir. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SEYHUN: (Tür.) Er. - (bkz. Seyhan).

 

SEYİDHAN: (Ar.) Er. - Hanların başı, önderi.

 

SEYLÂB: (Fars.) Er. - Sel, sel suyu. -Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.

 

SEYLAN: (Ar.) - Akma, akış. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SEYRAN: (Ar.) - Gezme, bakıp seyretme. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SEYYÂL: (Ar.) Ka. - Akan, akıcı, akışkan.

 

SEYYARE: (Ar.) Ka. - Güneşin çevresinde belli bir eğri çizerek dolaşan yıldız, gezegen.

 

SEYYİD: (Ar.) Er. 1. Bir topluluğun ileri gelen kişisi, lider. 2. Hz. Peygamber'in soyundan olan kimse. -Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.

 

SEYYİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Seyyid). - Muhterem (kadın).

 

SEZA: (Fars.) Er. - Münasip, uygun, yaraşır.

 

SEZAİ: (Fars.) Er. - Uygun yaraşan, münasip.

 

SEZAL: (Tür.) Er. - Sezgili.

 

SEZAN: (Tür.) Ka. - Sezgili.

 

SEZAVAN: (Fars.) Er. - Münasip uygun, yaraşır.

 

SEZAY: (Tür.) Ka. - (bkz. Sezan).

 

SEZCAN: (Tür.) - (bkz. Sezal). - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SEZEK: (Tür.) - Çabuk sezen, duyarlı, hassas. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SEZEN: (Tür.) - Duyan, hisseden, anlayan, sezgili. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SEZER: (Tür.) - Duyar, hisseder, anlar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SEZGEN: (Tür.) - Sezen, hisseden, duyan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SEZGİ: (Tür.) 1. Sezme kabiliyeti, seziş. 2. Deneme ve akıl yürütme sonucu olmayıp doğrudan bilme, anlama ve kavrama, tahaddüs. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SEZGİN: (Tür.) - Sezme yeteneği olan, duygulu anlayışlı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SEZGİNAY: (Tür.) - (bkz. Sezgin). -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SEZİN: (Tür.) Ka. - (bkz. Sezgin).

 

SEZMEN: (Tür.) Er. - Sezen, anlayan kimse.

 

SIBGATULLAH: (Ar.) Er. - Yaratıcı gücü, kuvveti olan Allah'ın kulu.

 

SIDAL: (Tür.) Er. 1. Güç, kuvvet, dayanıklılık. 2. Olgunlaşmaya, erginleşmeye başlayan. 3. Öfkeli, sinirli.

 

SIDAM: (Tür.) Er. - Sade, yalın, düz, süssüz.

 

SIDAR: (Tür.) Er. - Dayanıklı.

 

SIDDIK: (Ar.) Er. 1. Çok doğru olan, hiç yalan söylemeyen. Hakikati kabul eden ve onaylayan kişi. 2. Kur'an'da peygamberleri vasfetmek, iman edenlerin sıfatı ve şehitlikten önde gelen makam kastedilerek zikredilmiştir. Ebu Bekir Sıddık: Hz. Ebu Bekir'in lakabı.

 

SIDIKA: (Ar.) Ka. - Çok doğru, yalan söylemeyen. Hz. Aişe ve Hz. Meryem'in lakabı.

 

SIDK: (Ar.) Er. 1. Doğruluk, gerçeklik. 2. Temiz kalplilik, halisiyet. 3. Sadakat.

 

SIDKI: (Ar.) Er. - İç, yürek temizli-ğiyle, doğrulukla ilgili. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.

 

SIDKİYE: (Ar.) Ka. - İç yürek temizliğiyle doğrulukla ilgili, (bkz. Sıdıka).

 

SILA: (Ar.). - Doğup büyüdüğü yere gidip ayrı kaldığı yakınlarına kavuşma. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SINGIN: (Tür.) Er. 1. Kırık, dökük. 2. Dağınık. 3. Sıkıntılı, kederli. 4. Çekingen, gözü korkmuş.

 

SIRALP: (Tür.) Er. - Sır saklayan yiğit-

 

SIRAT: (Ar.) Er. - Yol, tarik.

 

SIRATULLAH: (Ar.) Er. - Dosdoğru yol. Allah'ın yolu.

 

SIRMA: (Tür.) Ka. 1. Altın yaldızlı veya yaldızsız ince gümüş tel. 2. Rütbe gösteren sarı şerit. Sırmadan yapılmış.

 

SIRRI: (Ar.) Er. 1. Sırla ilgili, sırra ait. 2. Mistik.

 

SIRRİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Sırrı).

 

SIYANET: (Ar.) Ka. - Koruma, korunma.

 

SİYAMI: (Ar.) Er. - Oruç tutan, oruçlu, kötülükten kaçınan.

 

SİBEL: (Tür.) Ka. 1. Buğday başağı. 2. Henüz yere düşmemiş yağmur damlası. 3. Eski Türklerdeki bir tanrıça.

 

SİDRE: (Ar.) Ka. - Arabistan kirazı.

 

SİKA: (Ar.) Er. - Güven, emniyet. İnanılır, güvenilir kimse.

 

SİKAYE: (Ar.) Ka. - Su içecek kab. İçilecek suyun toplanması için yapılan yer.

 

ŞİKAYET: (Ar.) Ka. 1. Birine içecek su verme vazifesi. 2. Ka'be sakalığı, Mekke'de hacılara zemzem dağıtma işi.

 

SİMA: (Fars.) Ka. 1. Yüz, çehre, beniz. 2. Kimse, insan, tip.

 

SİMAVİ: (Fars.) Er. - Yüz, çehre, benizle ilgili.

 

SİMAY: (Tür.) Ka. - Gümüşten ay, gümüş gibi parlak ay.

 

SİMBER: (Fars.) Ka. - Göğsü gümüş gibi olan.

 

SİMGE: (Tür.) Ka. - İşaret, sembol.

 

SİMİN: (Fars.) Ka. - Gümüşten, gümüş gibi, gümüşe benzeyen parlak ışıltı.

 

SİMRUY: (Fars.) Ka. - Gümüş yüzlü, gümüş gibi parlak, ışıltılı yüzü olan.

 

SİMTEN: (Fars.) Ka. - Teni gümüş gibi güzel, parlak olan.

 

SİMURG: (Fars.) Er. - Anka kuşu, masal kuşu.

 

SİNA: (Ar.) Er. 1. Arap yarımadasının Mısır ile birleştiği yerde bir üçgen oluşturan yanmada. 2. Bu yarımadada bulunan dağ. 3. Hz. Musa'ya Allah'tan levhaların (sözlerin) geldiği dağ.

 

SİNAN: (Ar.) Er. - Mızrak, süngü vb. silahların sivri ucu.

 

SİNCAN: (Tür.) Ka. - Gülgillerden, Doğu Anadolu bölgesinde yetişen, kırmızı ya da kan kırmızısı renkte çiçekleri olan çok yıllık ıtırlı bir bitki.

 

SİNE: (Fars.) Ka. 1. Göğüs. 2. Gönül, yürek. İç derinlik.

 

SİNEM: (f.t.i.) Ka. - Gönlüm, yüreğim, çok sevdiğim.

 

SİPAHİ: (Fars.) Er. - Osmanlı İmpa-ratorluğu'nda tımar sahibi bir sınıf atlı asker.

 

SİPAR: (Fars.) Ka. 1. Feda eden, veren. 2. Suya kanmış. 3. Taze, körpe.

 

SİPÂS: (Fars.). - Şükretme, dua etme. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SİRAC: (Fars.) Er. 1. Işık meşale, kandil, çerağ. 2. Nur saçan anlamında Rasulullah için kullanılmıştır.

 

SİRACEDDİN: (Ar.) Er. – Dinin kandili, dinin verdiği aydınlık, ışık, ışıklandıran, aydınlatan. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.

 

ŞİRAN: (Ar.) Er. - Kaleler, hisarlar.

 

SİREN: (Tür.) Ka. - Mitolojide geçen, denizde kayalar üzerinde gemicilere şarkılar söyleyen, belden aşağısı balık biçiminde kadın, deniz kızı.

 

SİRET: (Ar.) Er. Bir kimsenin manevi durumu, hal ve hareketleri, tabiatı ahlak ve karakteri. Hal ve gidiş. Hal tercümesi. - Hz. Muhammed'in hal tercümesi.

 

SİRFİRAZ: (Fars.) Ka. - Başını yukarı kaldıran yükselten, benzerlerinden üstün olan. Aslı Serfıraz'dır.

 

SİTÂRE: (Fars.) Ka. - Yıldız.

 

SİTAREGÂN: (Fars.) Ka. - Yıldızlar.

 

SİVA: (Ar.) Ka. - Başka, gayrı özge.

 

SİYADET: (Ar.) Ka. 1. Efendilik, beylik, seyyidlik, sahiplik. 2. Hz. Hasan vasıtasıyla Hz. Peygamber soyundan olma. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SİYASET: (Ar.) 1. Seyislik, at idare etme, at işleriyle uğraşma. 2. Memleket idaresi. 3. Ceza, idam cezası. 4. Politika. Diplomatlık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SOHBET: (Ar.) Ka. - Görüşüp, konuşma, arkadaşlık.

 

SOLAY: (Tür.) - Ay ışığının azalması, solması. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SOLMAZ: (Tür.) Ka.- Her zaman taze, körpe ve genç.

 

SOMAY: (Tür.) - Ay gibi kusursuz, eksiksiz güzel. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SOMEL: (Tür.) Er. - Doğru, katışıksız, güçlü el.

 

SOMER: (Tür.) Er. - Doğru, katışıksız güçlü kimse.

 

SONALP: (Tür.) Er. - Sonuncu, son doğan yiğit, erkek çocuk.

 

SONAT: (Tür.) Er. - Bir ya da iki çalgı için yazılmış, üç ya da dört bölümden oluşan müzik yapıtı.

 

SONAY: (Tür.) - Ay'ın son günleri. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SONER: (Tür.) Er. - (bkz. Sonalp).

 

SONGUR: (Tür.) Er. 1. Şahin. 2. Ağır, hantal.

 

SONGURHAN: (Tür.) Er. - (bkz.Songur).

 

SONGÜL: (Tür.) Ka. - Sonbahar'ın sonlan, kış başlangıcında uçan gül.

 

SONGÜN: (Tür.) Er. - Sonuncu, son olan. Eğilim, yetenek.

 

SONNUR: (Tür.) - (bkz. Sonay).

 

SONTAÇ: (Tür.) Ka. - Eşsiz taç.

 

SONVER: (Tür.) Ka. - Son olması istenen çocuklara verilen isimlerden.

 

SORGUN: (Tür.) Er. 1. Bir tür söğüt ağacı. 2. Sıtkı, sert. 3. Çok uzun ve güzel saç.

 

SOYHAN: (Tür.) Ka. - Han soyundan gelen.

 

SOYKAN: (Tür.) Ka. - Asil, soylu.

 

SOYSAL: (Tür.) Er. - Uygar, medeni.

 

SOYSALDI: (Tür.) Er. - Soyu genişledi, tanındı.

 

SOYSALTÜRK: (Tür.) Er. – Uygar Türk.

 

SOYSAN: (Tür.) Er. - Tanınmış soy.

 

SOYSELÇUK: (Tür.) Er. - Selçuklu soyundan.

 

SOYTEKİN: (Tür.) Er. - Cesur, yiğit. - (bkz. Tekin).

 

SOYUER: (Tür.) Er. - Yiğit soydan gelen.

 

SOYURGAL: (Tür.) Er. - İhsan, bağış, hediye, armağan.

 

SÖKMEN: (Tür.) Er. - Yiğitlere verilen san. Selçuklulara bağlı Hasankeyf Artuklu Beyliğinin kurucusunun adı.

 

SÖKMENER: (Tür.) Er. - Yiğit kimse.

 

SÖKMENSU: (Tür.) Er. - Yiğit asker, yiğit subay.

 

SÖNMEZ: (Tür.) - Parlaklığım, ışığını hiç yitirmeyen, her zaman canlı. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SÖNMEZALP: (Tür.) Er. - (bkz. Sönmez alp).

 

SÖNMEZAY: (Tür.) Ka. - Işığı hiç sönmeyen ay.

 

SÖZEN: (Tür.) Er. - Söylev veren, güzel konuşan hatib.

 

SÖZER: (Tür.) Er. - Sözünde duran.

 

SÖZMEN: (Tür.) - Güzel, etkili konuşan kimse.

 

SUAD: (Ar.) Ka. - Mutlulukla, saadetle ilgili, mutlu. Sa'd isminin müennesidir.

 

SUAVİ: (Ar.) Er. - Herkesin işine koşan, yardım eden.

 

SUAY: (Tür.) - Suya düşen ay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SUBAHİ: (Ar.) Er. - (bkz. Subhi).

 

SUBHİ: (Ar.) Er. - Sabah vakti, şafak ile ilgili. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.

 

SUBHİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Subhi).

 

SUBUTAY: (Tür.) Er. - Cengiz Han'ın ünlü Moğol generalinin adı.

 

SUCA: (Tür.) Er. - Uzun düzgün boy.

 

SUDAN: (Tür.) Ka. - Su gibi güzel, parlak.

 

SUDEKA: (Ar.) Er. - Doğru, hakiki dostlar.

 

SUDİ: (Ar.) Er. - Yararlı, faydalı, kazançlı.

 

SUDİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Sudi).

 

SUDUR: (Ar.) Er. 1. Göğüsler. 2. Sadrazamlar. 3. Kazasker. 4. Sadır olma, meydana gelme.

 

SUFİ: (Ar.) Er. - Tasavvuf erbabı, mutasavvıf.

 

SUĞRÂ: (Ar.) Ka. - Daha, pek, en küçük.

 

SUHAN: (Tür.) Er. - Suyun hakimi, su kaynaklarının yönetimini elinde bulunduran.

 

SUHANSERÂ: (Fars.) Ka. - Ahenkli söz söyleyen.

 

SUHEYB: (Ar.) Er. - Arkadaş, dost. Rasulullah'ın azatlısının adı.

 

SUKA: (Ar.) Er. - Çarşı adamı, esnaf.

 

SÜKUTİ: (Ar.) Er. - Susmayı seven, az konuşan.

 

SULBİ: (Ar.) Er. - Birinin sulbünden gelme, kendi evladı, oğlu.

 

SULBİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Sulbi).

 

SULEHÂ: (Ar.) Ka. - Salih, iyi, yarar, selahiyet, günah işlemeyen.

 

SULHİ: (Ar.) Er. - Barışa özgü, barışla ilgili, barışçı.

 

SULHİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Sulhi).

 

SULTAN: (Ar.) Ka. - Padişah, hükümdar.

 

SUNA: (Tür.) Ka. - Erkek ördek. Görünüşündeki zerafet sebebiyle bayan ismi olarak kullanılmıştır.

 

SUNAR: (Tür.) Ka. - Saygılı bir biçimde verir, takdim eder.

 

SUNAY: (Tür.) - Ay'ı sun, getir. Sun ve ay kelimelerinden birleşik isim. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SUNER: (Tür.) Er. - Sunucu, sunan.

 

SUNGU: (Tür.) - Armağan, bağış, ihsan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

SUNGUN: (Tür.) Er. 1. Yetenek. 2. Bağış, ihsan.

 

SUNGUR: (Tür.) Er. 1. Sakin, soğukkanlı (kimse). 2. Akdoğan.

 

SUNGURALP: (Tür.) Er. - Soğukkanlı ve doğankuşu gibi güçlü, yiğit.

 

SUNGURBAY: (Tür.) Er. - (bkz. Sunguralp).

 

SUNGURTEKİN: (Tür.) Er. - (bkz. Sunguralp).

 

SUNUHİ: (Ar.) Er. - Hatırlayan, gönül alan, kolay anlayan.

 

SUNULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın yarattığı.

 

SUUD: (Ar.) Er. 1. Kutsal sayılan yıldızlar. 2. Yukarı çıkma, yükselme. -Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.

 

SUUDİ: (Ar.) Er. - (bkz. Suud).

 

SUYURGAL: (Tür.) Er. - İhsan, bağış, hükümdarca bağışlanan dirlik.

 

SUYURGAMIŞ: (Tür.) Er. Lütufta, ihsanda bulunan, bağış yapan kimse. Acıyan, merhamet eden.

 

SUYURGAN: (Tür.) Er. - (bkz. Suyurgamış).

 

SUZAN: (Fars.) Ka. - Yakan, yakıcı. Yanan, yanıcı.

 

SÜZEN: (Fars.) Er. - Topluca yapılan av.

 

SUZİ: (Fars.) Er. 1. Yanma, tutuşma ile ilgili. 2. (Mecazen): Ateşli kimse.

 

SUZİDİL: (Fars.) Ka. 1. Türk musikisinin şed makamlarından biri. 2. Gönül ateşi, gönül sıcaklığı.


Дата добавления: 2015-10-21; просмотров: 26 | Нарушение авторских прав







mybiblioteka.su - 2015-2024 год. (0.073 сек.)







<== предыдущая лекция | следующая лекция ==>