Студопедия
Случайная страница | ТОМ-1 | ТОМ-2 | ТОМ-3
АрхитектураБиологияГеографияДругоеИностранные языки
ИнформатикаИсторияКультураЛитератураМатематика
МедицинаМеханикаОбразованиеОхрана трудаПедагогика
ПолитикаПравоПрограммированиеПсихологияРелигия
СоциологияСпортСтроительствоФизикаФилософия
ФинансыХимияЭкологияЭкономикаЭлектроника

Abdurrahman DÝLÝPAK 22 страница



ÖZPINAR: (Tür.) - Öz pınar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ÖZPOLAT: (Tür.) Er. - Özü çelik gibi sağlam olan.

 

ÖZPULAT: (Tür.) - (bkz. Özpolat).

 

ÖZSAN: (Tür.) - Adı duyulmuş ünlü. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ÖZSEL: (Tür.). - Özle ilgili, öze ilişkin. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ÖZSELEN: (Tür.) - Gerçek haber. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ÖZSEVİ: (Tür.) - İçten gelen sevgi. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ÖZSU: (Tür.) - Bitki ve hayvan dokularında bulunan sıvılara verilen ad. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ÖZSUNGUR: (Tür.) Er. - Sakin, soğukkanlı yapısı olan.

 

ÖZSÜ: (Tür.) Er. - Gerçek asker. Askeri kişilik ve yapı sahibi.

 

ÖZSÜER: (Tür.) Er. - (bkz. Özsü).

 

ÖZŞAHİN: (Tür.) Er. - Şahin gibi güçlü, atak, çabuk yapılı.

 

ÖZŞAN: (Tür.) Er. - Öz şan.

 

ÖZŞEN: (Tür.) Er. - Şen yapılı.

 

ÖZTAN: (Tür.) Er. - Karanlığı bitiren, aydın başlangıç.

 

ÖZTANIR: (Tür.) Er. - Gerçeği ayırabilen.

 

ÖZTARHAN: (Tür.) Er. - 1. Büyük nüfuz sahibi. 2. Komutan, han. 3. Toprak zengini. - (bkz. Tarhan).

 

ÖZTAŞ: (Tür.) Er. - Öz taş.

 

ÖZTAY: (Tür.) Er. - Öz tay.

 

ÖZTAYLAN: (Tür.) Er. - (bkz. Taylan).

 

ÖZTEK: (Tür.) Er. - Öz tek.

 

ÖZTEKİN: (Tür.) Er. - Yapısında emniyet ve güven taşıyan.

 

ÖZTEN: (Tür.) Ka. - Öz ten.

 

ÖZTİMUR: (Tür.) Er. - Özü demir gibi güçlü.

 

ÖZTİN: (Tür.) Er. - Ruhun özü. Sağlam bir ruh yapısı olan.

 

ÖZTİNEL: (Tür.) Er. - Öz tinel.

 

ÖZTİNER: (Tür.) Er. - Ruhsal yönden sağlıklı erkek. (bkz. Tiner).

 

ÖZTOYGAR: (Tür.) Er. - (bkz. Toygar).

 

ÖZTUNA: (Tür.) - (bkz. Tuna). - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ÖZTUNÇ: (Tür.) Er. - Özü tunç gibi güçlü olan.

 

ÖZÜAK: (Tür.) Er. - Özü tertemiz olan kişi

 

ÖZÜDOĞRU: (Tür.) Er. - Dürüst ve doğruluğu ilke edinen.

 

ÖZÜM: (Tür.) - Kardeş gibi tutulup sevilen. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ÖZÜN: (Tür.) 1. Hakkıyla kazanılmış ün. 2. Şiir. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ÖZÜPEK: (Tür.) Er. - Ruhen güçlü.

 

ÖZVER: (Tür.) Er. - Öz ver.

 

ÖZVERDİ: (Tür.) Er. - Öz verdi.

 

ÖZVEREN: (Tür.) Er. - Özveride bulunan, fedakar.

 

ÖZVERİ: (Tür.) - Bir amaç ya da kişi için kendi yararlarından vazgeçme, fedakarlık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ÖZYAY: (Tür.) - Yay gibi çevik ve atılgan yapılı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ÖZYURT: (Tür.) - Anavatan, anayurt. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ÖZYUVA: (Tür.) - Ata evi, dönülecek asıl yer. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ÖZYÜREK: (Tür.) Er. - Güçlü korkusuz.



 

------------------------------Sonu-------------------------

 

P

 

PADİŞAH: (Fars.) - Hükümdar.

 

PAHA: (Tür.) - Değer, fîat, eder, tutar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

PAKALIN: (f.t.i.) Er. - Dürüst, doğru iyi tanınmış kimseler.

 

PAKAN: (Fars.) Er. 1. Temizler, anlar. 2. Veliler, ermişler, evliya.

 

PAKEL: (f.t.i.) Er. - İyi işler yapan, doğru kimse.

 

PAKER: (f.t.i.) Er. - Temiz, dürüst, iyi kimse.

 

PAKİZE: (Fars.) Ka. - Temiz, saf, halis, lekesiz.

 

PAKKAN: (f.t.i.) Er. - Temiz soydan gelen kimse.

 

PAKSAN: (f.t.i.) Er. - Temiz, doğru namuslu tanınmış kimse.

 

PAKSOY: (f.t.i.) Er. - Temiz soydan gelen.

 

PAKSU: (f.t.i.) Er. - Temiz su. Billur gibi arı duru, şahsiyetli.

 

PAKSÜT: (f.ı.i.) Er. - Sütü temiz.

 

PALA: (Tür.) Er. - Kısa ve geniş kılıç.

 

PALATEKİN: (Tür.) Er. - Emniyet, güven ve cesaret telkin eden kişi.

 

PALATİMUR: (Tür.) Er. - Demir pala. Sert ve katı yapılı, güçlü.

 

PALAY: (Fars.) Er. - Yedek at.

 

PALAZ: (Tür.) Er. 1. Kimi kuş yavrularının civcivlikten sonraki durumu. 2. Güzel, canlı, gürbüz, şişman. 3. Dağınık.

 

PALMİYE: (Fran.) Ka. - Süs olarak kullanılan bir nevi hurma ağacı.

 

PAMİR: (Tür.) Er. 1. Orta Asya'da yükseltisi 7000 m'yi geçen yüksek dağlık külle. 2. (Fars.) Dünyanın çatısı.

 

PAMİRHAN: (Tür.) Er. - Pamir han.

 

PAPATYA: (Tür.) Ka. - İlkbaharda çiçek açan, taç yapraklı, beyaz, ortası sarı kümeçli bir kır çiçeği.

 

PARLA: (Tür.) Ka. 1. Işık saç, ışılda. 2. Ün kazan, tanın.

 

PARLAK: (Tür.) Ka. 1. Parlayan, ışıldayan. Temiz. 2. Çok başarılı.

 

PARLANUR: (Tür.) Ka. - Nur gibi parla. Parla nur.

 

PARLAR: (Tür.) Ka. - Işık saçar, ışıldar, aydınlık verir.

 

PARSA: (Fars.) Er. 1. Sofu, dinine bağlı. 2. İffetli, namuslu, temiz, doğru.

 

PARSBAY: (f.t.i.) Er. - Pars gibi güçlü ve çevik.

 

PARSHAN: (f.t.i.) Er. - (bkz. Parsbay).

 

PARSKAN: (f.t.i.) Er. - Kanında atılganlık, cesaret ve saldırganlık taşıyan.

 

PAŞA: (Tür.) Er. 1. Osmanlı devletinde yüksek rütbeli askerlere verilen unvan. General. 2.Uslu, ağırbaşlı.

 

PAYAM: (Tür.) Er. - Badem.

 

PAYAN: (Fars.) - Son nihayet. Uç, kenar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

PAYE: (Fars.) 1. Aşama, rütbe, derece. 2. Basamak, merdiven basamağı. 3.. İkizlerin bir yıldızı, cevza burcu. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

PAYİDAR: (Fars.) 1. Saygın, rütbeli. 2. Sağlam, sürekli. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

PAYİZ: (Fars.) Er. - Güz, sonbahar. Yaşlılık.

 

PAYZEN: (Fars.) Er. 1. Tutsak, esir. Suçlu. Ayağına pranga vurulmuş kimse. 2. Rençber.

 

PAZVANTI: (Fars.) Er. - Osmanlı devletinde, Rumeli bölgesinde gece bekçilerine verilen ad.

 

PEDÜK: (Tür.) Er. - Yüce, yüksek.

 

PEHLEVİ: (Fars.) Er. 1. Şehir. 2. Kahraman, yiğit.

 

PEHLİVAN: (Fars.) Er. 1. Güreşçi. 2. Boylu boslu, iri yan, güçlü kimse, yiğit.

 

PEKAL: (Tür.) Er. - Pek al.

 

PEKALP: (Tür.) Er. - Güçlü, sert, kahraman yiğit.

 

PEKART: (Tür.) Er. - Sağlam dönülmez yemin. Pek ant.

 

PEKAY: (Tür.) Ka. - Pek ay.

 

PEKDEĞER: (Tür.) - Çok değerli, çok kıymetli. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

PEKDEMİR: (Tür.) Er. - Sert, sağlam, demir gibi.

 

PEKEL: (Tür.) Er. - Güçlü el. Pek el.

 

PEKER: (Tür.) Er. - Güçlü kimse. Gözüpek, cesur yapılı.

 

PEKERGİN: (Tür.) Er. - Olgun kimse.

 

PEKGÖZ: (Tür.) Er. - Cesur, yiğit.

 

PEKİN: (Tür.) Er. - Üzerinde kuşku duyulmayan, kesinlikle bilinen, kesin.

 

PEKİNER: (Tür.) Er. - (bkz. Pekin).

 

PEKİNTÜRK: (Tür.) Er. - Pekin Türk.

 

PEKKAN: (Tür.) Ka. - Sağlam temiz kandan gelen. Soylu.

 

PEKOL: (Tür.) Er. - Sert, sağlam, dayanıklı ol.

 

PEKÖZ: (Tür.) - Özü sağlam kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

PEKŞEN: (Tür.) - Neşeli, şen-şakrak, mutlu kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

PEKTAŞI: (Tür.) Er. - Güçlü, sert taş.

 

PEKTAY: (Tür.) Er. - Güçlü, sağlam tay.

 

PEKTÜRK: (Tür.) Er. - Sağlam ve güçlü Türk.

 

PEKÜN: (Tür.) Er. - Tanınmış güçlü isim.

 

PEKÜSTÜN: (Tür.) Er. - Çok üstün, üstünlükte en iyi seviyede olan.

 

PELİN: (Tür.) Ka. - Birleşikgillerden, keskin ve güzel kokulu, bir çeşit bitki.

 

PELİT: (Tür.) - Çınar, meşe vb. ağaçların meyvesi. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

PEMBE: (Tür.) Ka. - Beyaz ve kırmızının karışmasından oluşan açık renk.

 

PEMBEGÜL: (Tür.) Ka. - Pembe gül.

 

PERÇEM: (Fars.) Ka. 1. Kâkül. Yele. 2. Mızrak, bayrak gibi şeylerin başlarına konan püskül.

 

PERDAH: (Fars.) Er. 1. Cila, parlaklık, parlama. Parlatma, parlaklık verme. 2. Budanmış asmadan yeni süren çubuk.

 

PEREN: (Fars.) Ka. - Ülker yıldızı, pervin, Süreyya.

 

PERİ: (Fars.) Ka. 1. Dişi cin (güzel ve iyilik severlik sembolü olarak kabul edilirler). 2. Güzel kadın veya kız.

 

PERİCAN: (Fars.) Ka. - (bkz. Peri).

 

PERİDE: (Fars.) Ka. - Uçmuş, soluk, solmuş.

 

PERİHAN: (Fars.) Ka. - Peri padişahı. Büyücü.

 

PERİNÇEK: (Tür.) Er. - Özverili, fedakar, sadık.

 

PERİRU: (Fars.) Ka. - Peri yüzlü, çok güzel.

 

PERİVEŞ: (Fars.) Ka. - Peri gibi, çok güzel.

 

PERİZ: (Fars.) Er. 1. Bağırma, haykırma. 2. Su kenarında yetişen yeşil saz, ot.

 

PERİZAT: (Fars.) Ka. 1. Peri çocuğu. 2. Güzel, çok güzel.

 

PERİZE: (Fars.) Ka. 1. Kırmızı altın. 2. Ateşte pişirilen ekmek.

 

PERK: (Tür.) Er. - Katı, sert, güçlü berk.

 

PERKEL: (Tür.) Er. - Güçlü er.

 

PERKER: (Tür.) Er. - Güçlü kimse.

 

PERKİN: (Tür.) Er. - Çok güçlü kuvvetli, sağlam kimse.

 

PERMUN: (Fars.) Ka. - Bezek, süs.

 

PERRAN: (Fars.) Ka. - Uçan, uçucu.

 

PERRİN: (Fars.) Ka. - Nezaket, nazlılık.

 

PERTAV: (Fars.) Er. 1. Atılma, sıçrama. 2. Uzağa düşen ok.

 

PERTEV: (Fars.) Er. - Işık. Parlaklık.

 

PERVA: (Fars.) 1. Korku. Çekingenlik. 2. İlgi, bağ.

 

PERVER: (Fars.) Er. - Besleyen, besleyici, yetiştiren, yetiştirici, koruyan, terbiye eden.

 

PERVİN: (Fars.) Ka. - Ülker süreyya.

 

PERVİZ: (Fars.) Er. 1. Üstün. 2. Elek. Süzgeç. 3. Balık. 4. Güzellik. Cilve. 5. İran hükümdarı Hüsrev'in lakabı.

 

PESEN: (Tür.) Kırağı, çiğ. Sis. İnce ince yağan kar, çisenti. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

PESENT: (Fars.) Ka. 1. Beğenen, beğenmiş. Beğenme, seçme. 2. Esmerleşmiş. 3. Altın, mat altın.

 

PESİN: (Fars.) - Sonraki, en son. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

PEŞİN: (Fars.) Er. - Keykubat'ın üçüncü oğlu.

 

PEŞREV: (Fars.) Er. 1. Türk müziğinin en meşhur saz eseri formu. 2. Güreşten önce güreşçilerin yaptıkları gösteri.

 

PETEK: (Tür.) Ka. 1. Kovanda arıların içine bal yaptıkları göz, mum tekerleği. Kovan. 2. Minarenin şerefe ile külah arasındaki kısmı. Bacalarda külahın altındaki çıkıntılı kısım.

 

PEYAM: (Fars.) Er. - Haber, başkasından alınan bilgi, nebe.

 

PEYAMİ: (Fars.) Er. - Haberle, bilgi ile ilgili.

 

PEYDA: (Fars.) Ka. - Meydanda açıkta. Hazır, mevcut.

 

PEYGAMBER: (Fars.) - Allah tarafından kullarına haber götürmekle görevlendirilmiş seçkin insan. Nebi, Rasul. - Yalnız Peygamberlere mahsus bir isimdir.

 

PEYKAN: (Fars.) Er. - Temren, başak, okun ucundaki sivri demir.

 

PEYKE: (Fars.) Ka. - Kuru kanepe, tahta sedir.

 

PEYKER: (Fars.) Ka. - Yüz, surat.

 

PEYMA: (Fars.) Ka. - Ölçen, ölçücü.

 

PEYMAN: (Fars.) Er. - Yemin, and, ahd.

 

PEYMANE: (Fars.) Ka. - Büyük kadeh, şarap bardağı.

 

PEYREV: (Fars.). - Ardı sıra giden. Arkasından giden, izinden yürüyen. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

PEYZAJ: (Fran.) Ka. - Kır resmi.

 

PINAR: (Tür.) Ka. - Yerden kaynayıp çıkan su, kaynak, çeşme. Bir suyun çıktığı yer, su başı. Kaynak suyunun devamlı aktığı yer.

 

PIRILTI: (Tür.) Ka. - Parıldayan şeyin çıkardığı ışık. Anlık ışık geçişi.

 

PIRLANTA: (hal.) Ka. - Değerli bir tür elmas.

 

PIRNAL: (Tür.) Ka. - Meşe ağacı çalısı.

 

PITIRCA: (Tür.) Ka. - Koyu pembe renkli bir bahar çiçeği.

 

PİNHAN: (Fars.) Ka. - Gizli.

 

PİRANE: (Fars.) Er. - Yaşlılara yakışır şekilde, olgunca tavır.

 

PİRAYE: (Fars.) Ka. - Süs, zinet.

 

PİRUZ: (Fars.) Er. - Kutlu, hayırlı, uğurlu.

 

PİRUZE: (Fars.) Ka. - Mavi renkli ve değerli bir süs taşı.

 

PİYALE: (Fars.) Ka. - Kadeh, şarap bardağı.

 

PLATİN: (Lat.) Ka. - Beyaz ve çok değerli bir maden.

 

POLAT: (Fars.) Er. - Çelik. Güç, kuvvet.

 

POLATALP: (Tür.) Er. - Çelik gibi güçlü yiğit.

 

POLATHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Polatalp).

 

POLATKAN: (Tür.) Er. - Çelik gibi güçlü soydan gelen.

 

POLATKILIÇ: (Tür.) Er. - İyi cins çelikten yapılma kılıç.

 

POYRAZ: (Yun.) 1. Kuzeydoğudan esen soğuk rüzgar. 2. Kuzey. – Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

POZAN: (Tür.) Er. - Üzüm bağı.

 

PÜRÇEK: (Tür.) Ka. - Şakaklardan sarkan saç, zülüf. Ağaç ve bitkilerin saçak gibi ince kökleri. Oya, püskül, saçak.

 

PÜRÇİN: (Fars.) Ka. - Çok düşünceli, öfkeli. Kırışık.

 

PÜRDİL: (Fars.) Er. - Yürekli, cesur.

 

PÜREN: (Tür.) Ka. - Kimi ağaçlarda yapraklardan ayrı olarak süren ince yaprak. Çalılık ve sık otlu yerler. Sarı, kırmızı, çiçek açan ufak yapraklı anların çok sevdiği bir tür ot. Meşe ağacı filizi.

 

PÜRFER: (Fars.) Ka. - Çok parlak, aydınlık.

 

PÜSER: (Fars.) Er. - Oğul, erkek çocuk.

 

--------------------------Sonu---------------------------

 

R

 

RABBANİ: (Ar.) Er. 1. Allahla ilgili. 2. Kendini bütün varlığıyla Allah'a teslim eden. Putçu inanıştan uzak, şalin amel işleyen, Allah'tan geleni kabul edip, O'nun dinine muhalif olana karşı çıkan.

 

RABIT: (Ar.) Er. - Rabteden, bağlayan, birleştiren. Nefsini dünyadan menedip ahirete bağlamış olan.

 

RABITA: (Ar.) Ka. 1. İki şeyi birbirine bağlayan şey, bağ. 2. Münasebet, ilgi. 3. Bağlılık, mensub olma. 4. Sıra, tertip, usul, düzen.

 

RABİ: (Ar.) Er. - Dördüncü.

 

RABİA: (Ar.) Ka. 1. Dördüncü. Saatteki salisenin 2. Tanzimattan sonra memurlukta kolağası derecesinde bir rütbe. 3. Ünlü kadın mutasavvuf.

 

RABİH: (Ar.) Er. - Yararlı, kazançlı, karlı.

 

RÂCİ: (Ar.) 1. Rica eden, yalvaran, dileyen. 2. Dönen, geri gelen. 3. Nis-bet ve ilgisi bulunan, dokunan.

 

RACİFE: (Ar.) Ka. - Sur'un kıyamette bütün canlıları öldürecek olan ilk üflenişi.

 

RACİH: (Ar.) Er. - Değerli, üstün. Fıkıhta: Delil ve Burhanların tercihinde delili öncelik kazanan taraf.

 

RACİYE: (Ar.) Ka. 1. Rica eden, yalvaran. 2. Umutlu.

 

RADİ: (Ar.) Er. - Boyun eğen, kabul eden, rıza gösteren.

 

RADİFE: (Ar.) Ka. - Kıyamette üfürülecek surun ikincisi

 

RADİYE: (Ar.) Ka. - Rıza gösteren, kabul eden, boyun eğen.

 

RAFET: (Ar.) Er. - Acıma, merhamet etme, esirgeme anlamında. Kur'an-ı Kerim'de Nur suresi 2. ayet. Hadid suresi 27. ayette geçmekledir.

 

RAFEDDİN: (Ar.) Er. - İslam dininin vermiş olduğu acıma, esirgeme duygusu. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.

 

RAFIZ: (Ar.) Er. - Bırakan, salıveren.

 

RÂFİ: (Ar.) Er. - Kaldıran, yücelten, yükselten. Allah'ın isimlerinden, (bkz. Abdürrafi'). Rafi' b. Hadic, sahabeden.

 

RAFİA: (Ar.) Ka. - Her çeşit ayaklık ve destek.

 

RAFİH: (Ar.) Er. - Rahat ve huzurlu yaşayan.

 

RAĞIB: (Ar.) Er. - Arzulu, isteyen, rağbet eden. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.

 

RAĞİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Rağıb).

 

RAĞBET: (Ar.) Ka. - İstek, arzu. İstekle karşılama.

 

RAHATEFZA: (a.f.i.) - Rahat artıran. Türk müziğinin bileşik makamlarından. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

RAHDAN: (Fars.) Er. - Yol bilen.

 

RAHE: (Ar.) Ka. - Avuç içi, el ayası.

 

RAHİ: (Ar.) Er. - Rahat, huzurlu, dingin.

 

RAHİLE: (Ar.) Ka. - Rahat, sakin.

 

RAHİM: (Ar.) Er. - Esirgeyen, acıyan, koruyan, merhametli. Kur'an'da 220 yerde zikredilmiştir. Allah'ın isimlerinden, (bkz. Abdürrahim).

 

RAHİME: (Ar.) Ka. - Hafif sesli, latif konuşan kadın demektir, (bkz. Rahim).

 

RAHİYE: (Ar.) Ka. - Bal arısı.

 

RAHMAN: (Ar.) Er. - Bütün canlılara merhamet eden, koruyan. Kur'an-ı Kerim'de 55'ten fazla yerde zikredilmiştir. Yine Kur'an-ı Kerim'in 55. suresinin adıdır. - Allah'ın isimlerinden "abd" takısı alarak isim olarak kullanılır, (bkz. Abdürrahman).

 

RAHMANİ: (Ar.) Er. - Allah'tan gelen, kutsal, Allah'a özgü.

 

RAHMET: (Ar.). - Acıma, esirgeme, koruma, yarlığama. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

RAHMETİ: (Ar.) Er. - Rahmetle ilgili.

 

RAHMETULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın esirgemesi, koruması.

 

RAHMİ. (Ar.) Er. - Acımayla ilgili.

 

RAHMİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Rahmi).

 

RAHŞAN: (Fars.) Ka. - Parıltılı. Işıltı.

 

RAHŞENDE: (Fars.) Ka. - Parıldayan, parıldayıcı.

 

RAİD: (Ar.) Er. - Gürleyen, gürüldeyen.

 

RAİDE: (Ar.) Ka. - Gürleyen bulut.

 

RAİF: (Ar.) Er. - Acıması olan, merhametli.

 

RAİFE: (Ar.) Ka. - (bkz. Raif).

 

RAİK: (Ar.) Er. - Sade, saf, halis.

 

RAİKA: (Ar.) Ka. - Sade, saf, katışıksız.

 

RAKIM: (Ar.) Er. - Yazan, çizen. -Yükselti.

 

RAKİ: (Ar.) Er. - Namazda eğilen, rüku' eden. Kur'an-ı Kerim'de 4 yerde bu anlamda zikredilmiştir.

 

RAKÎB: (Ar.) Er. - Herhangi bir alanda üstünlük sağlamaya çalışan taraflardan herbiri. Koruyucu. "Görüp gözeten" Allah'ın isimlerinden.

 

RAKİD: (Ar.) Er. - Hareketsiz, durgun, yavaş.

 

RAKİDE: (Ar.) Ka. - Durgun, sessiz, hareketsiz.

 

RAKİK: (Ar.) Er. 1. İnce. Yufka yürekli. 2. Köle veya cariye.

 

RAKİKA: (Ar.) Ka. - (bkz. Rakik).

 

RAM: (Fars.) Er. - İtaat eden, boyun eğen, kendisini başkasının emrine bırakan. -İki isimlerde kullanılır. Ramcan, Ramcanan gibi.

 

RAMAZAN: (Ar.) Er. - Hicri (kameri) ayların dokuzuncusu, oruç ayı. Kur'an'da Bakara suresi 185. ayette ismi geçen ay ismi.

 

RAMİ: (Ar.) Er. - Atan, atıcı.

 

RAMİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Rami).

 

RAMİZ: (Ar.) Er. 1. Akıllı, zeki. 2. İşaretlerle simgelerle gösteren.

 

RAMİZE: (Ar.) Ka. - (bkz. Ramiz).

 

RÂNÂ: (Ar.) Ka. 1. Güzel, hoş latif, parlak. Çok iyi, çok ala. 2. Arapça'da "er'an" kelimesinin mücnnesi olup "ahmak, sünepe kadın" demektir. Erkek adı olarak da kullanılır.

 

RASÂFET: (Ar.) Ka. - Sağlamlık, dayanıklılık.

 

RASÂNET: (Ar.) Ka. - Sağlamlık, dayanıklılık, melanet.

 

RASİ: (Ar.) Er. - Kımıldamayan, oynamayan, sabit. Lenger atmış olan, demir üzerinde bulunan gemi.

 

RASİA: (Ar.) Ka. - Kabara. Kabara gibi yer yer konulan süs.

 

RASİF: (Ar.) Er. 1. Sağlam dayanıklı. 2. Denizin yüzüne çıkmış kayalar. 3. Taş, temel, rıhtım.

 

RASİFE: (Ar.) Ka. - Rıhtım, su içine yapılan set.

 

RASİH: (Ar.) Er. 1. Sağlam, temeli güçlü, dayanıklı. 2. Bir bilimde, özellikle din alanında çok derinleşmiş olan (kimse). Kur'an'da Rasihûn olarak geçer.

 

RASİHA: (Ar.) Ka. - (bkz. Rasih).

 

RÂSİM: (Ar.) Er. - Resim yapan.

 

RÂSİME: (Ar.) Ka. 1. Âdet, töre. Merasim, tören. 2. Formalite.

 

RASİN: (Ar.) Er. - Sağlam, dayanıklı, güçlü.

 

RASİYE: (Ar.) Ka. - Büyük dağ.

 

RAST: (Fars.) 1. Sağ. 2. Haklı, doğru. Uygunluk. 3. Türk müziğinin en eski makamlarından. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

RASTAN: (Fars.) Er. - Doğru olanlar, haklı olanlar, haklılar.

 

RASTBİN: (Fars.) - Herşeyin doğrusunu gören. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

RASTİ: (Fars.) Er. - Doğruluk, gerçeklik, istikamet.

 

RASTKÂR: (Fars.) Er. - Doğru adam.

 

RAŞAN: (Ar.) Ka. - Titreme, titreyiş.

 

RAŞİD: (Ar.) Er. 1. Olgun, ergin, akıllı. 2. Doğru yolda olan. 3. Hak din olan İslam'ı kabul eden. Kur'an'da Hucurat suresi ayet 7'de geçmektedir. Ayrıca 4 halife için Raşid halifeler denmiştir. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.


Дата добавления: 2015-10-21; просмотров: 27 | Нарушение авторских прав







mybiblioteka.su - 2015-2024 год. (0.078 сек.)







<== предыдущая лекция | следующая лекция ==>