|
ÖZPINAR: (Tür.) - Öz pınar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZPOLAT: (Tür.) Er. - Özü çelik gibi sağlam olan.
ÖZPULAT: (Tür.) - (bkz. Özpolat).
ÖZSAN: (Tür.) - Adı duyulmuş ünlü. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZSEL: (Tür.). - Özle ilgili, öze ilişkin. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZSELEN: (Tür.) - Gerçek haber. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZSEVİ: (Tür.) - İçten gelen sevgi. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZSU: (Tür.) - Bitki ve hayvan dokularında bulunan sıvılara verilen ad. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZSUNGUR: (Tür.) Er. - Sakin, soğukkanlı yapısı olan.
ÖZSÜ: (Tür.) Er. - Gerçek asker. Askeri kişilik ve yapı sahibi.
ÖZSÜER: (Tür.) Er. - (bkz. Özsü).
ÖZŞAHİN: (Tür.) Er. - Şahin gibi güçlü, atak, çabuk yapılı.
ÖZŞAN: (Tür.) Er. - Öz şan.
ÖZŞEN: (Tür.) Er. - Şen yapılı.
ÖZTAN: (Tür.) Er. - Karanlığı bitiren, aydın başlangıç.
ÖZTANIR: (Tür.) Er. - Gerçeği ayırabilen.
ÖZTARHAN: (Tür.) Er. - 1. Büyük nüfuz sahibi. 2. Komutan, han. 3. Toprak zengini. - (bkz. Tarhan).
ÖZTAŞ: (Tür.) Er. - Öz taş.
ÖZTAY: (Tür.) Er. - Öz tay.
ÖZTAYLAN: (Tür.) Er. - (bkz. Taylan).
ÖZTEK: (Tür.) Er. - Öz tek.
ÖZTEKİN: (Tür.) Er. - Yapısında emniyet ve güven taşıyan.
ÖZTEN: (Tür.) Ka. - Öz ten.
ÖZTİMUR: (Tür.) Er. - Özü demir gibi güçlü.
ÖZTİN: (Tür.) Er. - Ruhun özü. Sağlam bir ruh yapısı olan.
ÖZTİNEL: (Tür.) Er. - Öz tinel.
ÖZTİNER: (Tür.) Er. - Ruhsal yönden sağlıklı erkek. (bkz. Tiner).
ÖZTOYGAR: (Tür.) Er. - (bkz. Toygar).
ÖZTUNA: (Tür.) - (bkz. Tuna). - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZTUNÇ: (Tür.) Er. - Özü tunç gibi güçlü olan.
ÖZÜAK: (Tür.) Er. - Özü tertemiz olan kişi
ÖZÜDOĞRU: (Tür.) Er. - Dürüst ve doğruluğu ilke edinen.
ÖZÜM: (Tür.) - Kardeş gibi tutulup sevilen. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZÜN: (Tür.) 1. Hakkıyla kazanılmış ün. 2. Şiir. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZÜPEK: (Tür.) Er. - Ruhen güçlü.
ÖZVER: (Tür.) Er. - Öz ver.
ÖZVERDİ: (Tür.) Er. - Öz verdi.
ÖZVEREN: (Tür.) Er. - Özveride bulunan, fedakar.
ÖZVERİ: (Tür.) - Bir amaç ya da kişi için kendi yararlarından vazgeçme, fedakarlık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZYAY: (Tür.) - Yay gibi çevik ve atılgan yapılı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZYURT: (Tür.) - Anavatan, anayurt. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZYUVA: (Tür.) - Ata evi, dönülecek asıl yer. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZYÜREK: (Tür.) Er. - Güçlü korkusuz.
------------------------------Sonu-------------------------
P
PADİŞAH: (Fars.) - Hükümdar.
PAHA: (Tür.) - Değer, fîat, eder, tutar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PAKALIN: (f.t.i.) Er. - Dürüst, doğru iyi tanınmış kimseler.
PAKAN: (Fars.) Er. 1. Temizler, anlar. 2. Veliler, ermişler, evliya.
PAKEL: (f.t.i.) Er. - İyi işler yapan, doğru kimse.
PAKER: (f.t.i.) Er. - Temiz, dürüst, iyi kimse.
PAKİZE: (Fars.) Ka. - Temiz, saf, halis, lekesiz.
PAKKAN: (f.t.i.) Er. - Temiz soydan gelen kimse.
PAKSAN: (f.t.i.) Er. - Temiz, doğru namuslu tanınmış kimse.
PAKSOY: (f.t.i.) Er. - Temiz soydan gelen.
PAKSU: (f.t.i.) Er. - Temiz su. Billur gibi arı duru, şahsiyetli.
PAKSÜT: (f.ı.i.) Er. - Sütü temiz.
PALA: (Tür.) Er. - Kısa ve geniş kılıç.
PALATEKİN: (Tür.) Er. - Emniyet, güven ve cesaret telkin eden kişi.
PALATİMUR: (Tür.) Er. - Demir pala. Sert ve katı yapılı, güçlü.
PALAY: (Fars.) Er. - Yedek at.
PALAZ: (Tür.) Er. 1. Kimi kuş yavrularının civcivlikten sonraki durumu. 2. Güzel, canlı, gürbüz, şişman. 3. Dağınık.
PALMİYE: (Fran.) Ka. - Süs olarak kullanılan bir nevi hurma ağacı.
PAMİR: (Tür.) Er. 1. Orta Asya'da yükseltisi 7000 m'yi geçen yüksek dağlık külle. 2. (Fars.) Dünyanın çatısı.
PAMİRHAN: (Tür.) Er. - Pamir han.
PAPATYA: (Tür.) Ka. - İlkbaharda çiçek açan, taç yapraklı, beyaz, ortası sarı kümeçli bir kır çiçeği.
PARLA: (Tür.) Ka. 1. Işık saç, ışılda. 2. Ün kazan, tanın.
PARLAK: (Tür.) Ka. 1. Parlayan, ışıldayan. Temiz. 2. Çok başarılı.
PARLANUR: (Tür.) Ka. - Nur gibi parla. Parla nur.
PARLAR: (Tür.) Ka. - Işık saçar, ışıldar, aydınlık verir.
PARSA: (Fars.) Er. 1. Sofu, dinine bağlı. 2. İffetli, namuslu, temiz, doğru.
PARSBAY: (f.t.i.) Er. - Pars gibi güçlü ve çevik.
PARSHAN: (f.t.i.) Er. - (bkz. Parsbay).
PARSKAN: (f.t.i.) Er. - Kanında atılganlık, cesaret ve saldırganlık taşıyan.
PAŞA: (Tür.) Er. 1. Osmanlı devletinde yüksek rütbeli askerlere verilen unvan. General. 2.Uslu, ağırbaşlı.
PAYAM: (Tür.) Er. - Badem.
PAYAN: (Fars.) - Son nihayet. Uç, kenar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PAYE: (Fars.) 1. Aşama, rütbe, derece. 2. Basamak, merdiven basamağı. 3.. İkizlerin bir yıldızı, cevza burcu. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PAYİDAR: (Fars.) 1. Saygın, rütbeli. 2. Sağlam, sürekli. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PAYİZ: (Fars.) Er. - Güz, sonbahar. Yaşlılık.
PAYZEN: (Fars.) Er. 1. Tutsak, esir. Suçlu. Ayağına pranga vurulmuş kimse. 2. Rençber.
PAZVANTI: (Fars.) Er. - Osmanlı devletinde, Rumeli bölgesinde gece bekçilerine verilen ad.
PEDÜK: (Tür.) Er. - Yüce, yüksek.
PEHLEVİ: (Fars.) Er. 1. Şehir. 2. Kahraman, yiğit.
PEHLİVAN: (Fars.) Er. 1. Güreşçi. 2. Boylu boslu, iri yan, güçlü kimse, yiğit.
PEKAL: (Tür.) Er. - Pek al.
PEKALP: (Tür.) Er. - Güçlü, sert, kahraman yiğit.
PEKART: (Tür.) Er. - Sağlam dönülmez yemin. Pek ant.
PEKAY: (Tür.) Ka. - Pek ay.
PEKDEĞER: (Tür.) - Çok değerli, çok kıymetli. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEKDEMİR: (Tür.) Er. - Sert, sağlam, demir gibi.
PEKEL: (Tür.) Er. - Güçlü el. Pek el.
PEKER: (Tür.) Er. - Güçlü kimse. Gözüpek, cesur yapılı.
PEKERGİN: (Tür.) Er. - Olgun kimse.
PEKGÖZ: (Tür.) Er. - Cesur, yiğit.
PEKİN: (Tür.) Er. - Üzerinde kuşku duyulmayan, kesinlikle bilinen, kesin.
PEKİNER: (Tür.) Er. - (bkz. Pekin).
PEKİNTÜRK: (Tür.) Er. - Pekin Türk.
PEKKAN: (Tür.) Ka. - Sağlam temiz kandan gelen. Soylu.
PEKOL: (Tür.) Er. - Sert, sağlam, dayanıklı ol.
PEKÖZ: (Tür.) - Özü sağlam kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEKŞEN: (Tür.) - Neşeli, şen-şakrak, mutlu kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEKTAŞI: (Tür.) Er. - Güçlü, sert taş.
PEKTAY: (Tür.) Er. - Güçlü, sağlam tay.
PEKTÜRK: (Tür.) Er. - Sağlam ve güçlü Türk.
PEKÜN: (Tür.) Er. - Tanınmış güçlü isim.
PEKÜSTÜN: (Tür.) Er. - Çok üstün, üstünlükte en iyi seviyede olan.
PELİN: (Tür.) Ka. - Birleşikgillerden, keskin ve güzel kokulu, bir çeşit bitki.
PELİT: (Tür.) - Çınar, meşe vb. ağaçların meyvesi. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEMBE: (Tür.) Ka. - Beyaz ve kırmızının karışmasından oluşan açık renk.
PEMBEGÜL: (Tür.) Ka. - Pembe gül.
PERÇEM: (Fars.) Ka. 1. Kâkül. Yele. 2. Mızrak, bayrak gibi şeylerin başlarına konan püskül.
PERDAH: (Fars.) Er. 1. Cila, parlaklık, parlama. Parlatma, parlaklık verme. 2. Budanmış asmadan yeni süren çubuk.
PEREN: (Fars.) Ka. - Ülker yıldızı, pervin, Süreyya.
PERİ: (Fars.) Ka. 1. Dişi cin (güzel ve iyilik severlik sembolü olarak kabul edilirler). 2. Güzel kadın veya kız.
PERİCAN: (Fars.) Ka. - (bkz. Peri).
PERİDE: (Fars.) Ka. - Uçmuş, soluk, solmuş.
PERİHAN: (Fars.) Ka. - Peri padişahı. Büyücü.
PERİNÇEK: (Tür.) Er. - Özverili, fedakar, sadık.
PERİRU: (Fars.) Ka. - Peri yüzlü, çok güzel.
PERİVEŞ: (Fars.) Ka. - Peri gibi, çok güzel.
PERİZ: (Fars.) Er. 1. Bağırma, haykırma. 2. Su kenarında yetişen yeşil saz, ot.
PERİZAT: (Fars.) Ka. 1. Peri çocuğu. 2. Güzel, çok güzel.
PERİZE: (Fars.) Ka. 1. Kırmızı altın. 2. Ateşte pişirilen ekmek.
PERK: (Tür.) Er. - Katı, sert, güçlü berk.
PERKEL: (Tür.) Er. - Güçlü er.
PERKER: (Tür.) Er. - Güçlü kimse.
PERKİN: (Tür.) Er. - Çok güçlü kuvvetli, sağlam kimse.
PERMUN: (Fars.) Ka. - Bezek, süs.
PERRAN: (Fars.) Ka. - Uçan, uçucu.
PERRİN: (Fars.) Ka. - Nezaket, nazlılık.
PERTAV: (Fars.) Er. 1. Atılma, sıçrama. 2. Uzağa düşen ok.
PERTEV: (Fars.) Er. - Işık. Parlaklık.
PERVA: (Fars.) 1. Korku. Çekingenlik. 2. İlgi, bağ.
PERVER: (Fars.) Er. - Besleyen, besleyici, yetiştiren, yetiştirici, koruyan, terbiye eden.
PERVİN: (Fars.) Ka. - Ülker süreyya.
PERVİZ: (Fars.) Er. 1. Üstün. 2. Elek. Süzgeç. 3. Balık. 4. Güzellik. Cilve. 5. İran hükümdarı Hüsrev'in lakabı.
PESEN: (Tür.) Kırağı, çiğ. Sis. İnce ince yağan kar, çisenti. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PESENT: (Fars.) Ka. 1. Beğenen, beğenmiş. Beğenme, seçme. 2. Esmerleşmiş. 3. Altın, mat altın.
PESİN: (Fars.) - Sonraki, en son. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEŞİN: (Fars.) Er. - Keykubat'ın üçüncü oğlu.
PEŞREV: (Fars.) Er. 1. Türk müziğinin en meşhur saz eseri formu. 2. Güreşten önce güreşçilerin yaptıkları gösteri.
PETEK: (Tür.) Ka. 1. Kovanda arıların içine bal yaptıkları göz, mum tekerleği. Kovan. 2. Minarenin şerefe ile külah arasındaki kısmı. Bacalarda külahın altındaki çıkıntılı kısım.
PEYAM: (Fars.) Er. - Haber, başkasından alınan bilgi, nebe.
PEYAMİ: (Fars.) Er. - Haberle, bilgi ile ilgili.
PEYDA: (Fars.) Ka. - Meydanda açıkta. Hazır, mevcut.
PEYGAMBER: (Fars.) - Allah tarafından kullarına haber götürmekle görevlendirilmiş seçkin insan. Nebi, Rasul. - Yalnız Peygamberlere mahsus bir isimdir.
PEYKAN: (Fars.) Er. - Temren, başak, okun ucundaki sivri demir.
PEYKE: (Fars.) Ka. - Kuru kanepe, tahta sedir.
PEYKER: (Fars.) Ka. - Yüz, surat.
PEYMA: (Fars.) Ka. - Ölçen, ölçücü.
PEYMAN: (Fars.) Er. - Yemin, and, ahd.
PEYMANE: (Fars.) Ka. - Büyük kadeh, şarap bardağı.
PEYREV: (Fars.). - Ardı sıra giden. Arkasından giden, izinden yürüyen. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEYZAJ: (Fran.) Ka. - Kır resmi.
PINAR: (Tür.) Ka. - Yerden kaynayıp çıkan su, kaynak, çeşme. Bir suyun çıktığı yer, su başı. Kaynak suyunun devamlı aktığı yer.
PIRILTI: (Tür.) Ka. - Parıldayan şeyin çıkardığı ışık. Anlık ışık geçişi.
PIRLANTA: (hal.) Ka. - Değerli bir tür elmas.
PIRNAL: (Tür.) Ka. - Meşe ağacı çalısı.
PITIRCA: (Tür.) Ka. - Koyu pembe renkli bir bahar çiçeği.
PİNHAN: (Fars.) Ka. - Gizli.
PİRANE: (Fars.) Er. - Yaşlılara yakışır şekilde, olgunca tavır.
PİRAYE: (Fars.) Ka. - Süs, zinet.
PİRUZ: (Fars.) Er. - Kutlu, hayırlı, uğurlu.
PİRUZE: (Fars.) Ka. - Mavi renkli ve değerli bir süs taşı.
PİYALE: (Fars.) Ka. - Kadeh, şarap bardağı.
PLATİN: (Lat.) Ka. - Beyaz ve çok değerli bir maden.
POLAT: (Fars.) Er. - Çelik. Güç, kuvvet.
POLATALP: (Tür.) Er. - Çelik gibi güçlü yiğit.
POLATHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Polatalp).
POLATKAN: (Tür.) Er. - Çelik gibi güçlü soydan gelen.
POLATKILIÇ: (Tür.) Er. - İyi cins çelikten yapılma kılıç.
POYRAZ: (Yun.) 1. Kuzeydoğudan esen soğuk rüzgar. 2. Kuzey. – Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
POZAN: (Tür.) Er. - Üzüm bağı.
PÜRÇEK: (Tür.) Ka. - Şakaklardan sarkan saç, zülüf. Ağaç ve bitkilerin saçak gibi ince kökleri. Oya, püskül, saçak.
PÜRÇİN: (Fars.) Ka. - Çok düşünceli, öfkeli. Kırışık.
PÜRDİL: (Fars.) Er. - Yürekli, cesur.
PÜREN: (Tür.) Ka. - Kimi ağaçlarda yapraklardan ayrı olarak süren ince yaprak. Çalılık ve sık otlu yerler. Sarı, kırmızı, çiçek açan ufak yapraklı anların çok sevdiği bir tür ot. Meşe ağacı filizi.
PÜRFER: (Fars.) Ka. - Çok parlak, aydınlık.
PÜSER: (Fars.) Er. - Oğul, erkek çocuk.
--------------------------Sonu---------------------------
R
RABBANİ: (Ar.) Er. 1. Allahla ilgili. 2. Kendini bütün varlığıyla Allah'a teslim eden. Putçu inanıştan uzak, şalin amel işleyen, Allah'tan geleni kabul edip, O'nun dinine muhalif olana karşı çıkan.
RABIT: (Ar.) Er. - Rabteden, bağlayan, birleştiren. Nefsini dünyadan menedip ahirete bağlamış olan.
RABITA: (Ar.) Ka. 1. İki şeyi birbirine bağlayan şey, bağ. 2. Münasebet, ilgi. 3. Bağlılık, mensub olma. 4. Sıra, tertip, usul, düzen.
RABİ: (Ar.) Er. - Dördüncü.
RABİA: (Ar.) Ka. 1. Dördüncü. Saatteki salisenin 2. Tanzimattan sonra memurlukta kolağası derecesinde bir rütbe. 3. Ünlü kadın mutasavvuf.
RABİH: (Ar.) Er. - Yararlı, kazançlı, karlı.
RÂCİ: (Ar.) 1. Rica eden, yalvaran, dileyen. 2. Dönen, geri gelen. 3. Nis-bet ve ilgisi bulunan, dokunan.
RACİFE: (Ar.) Ka. - Sur'un kıyamette bütün canlıları öldürecek olan ilk üflenişi.
RACİH: (Ar.) Er. - Değerli, üstün. Fıkıhta: Delil ve Burhanların tercihinde delili öncelik kazanan taraf.
RACİYE: (Ar.) Ka. 1. Rica eden, yalvaran. 2. Umutlu.
RADİ: (Ar.) Er. - Boyun eğen, kabul eden, rıza gösteren.
RADİFE: (Ar.) Ka. - Kıyamette üfürülecek surun ikincisi
RADİYE: (Ar.) Ka. - Rıza gösteren, kabul eden, boyun eğen.
RAFET: (Ar.) Er. - Acıma, merhamet etme, esirgeme anlamında. Kur'an-ı Kerim'de Nur suresi 2. ayet. Hadid suresi 27. ayette geçmekledir.
RAFEDDİN: (Ar.) Er. - İslam dininin vermiş olduğu acıma, esirgeme duygusu. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
RAFIZ: (Ar.) Er. - Bırakan, salıveren.
RÂFİ: (Ar.) Er. - Kaldıran, yücelten, yükselten. Allah'ın isimlerinden, (bkz. Abdürrafi'). Rafi' b. Hadic, sahabeden.
RAFİA: (Ar.) Ka. - Her çeşit ayaklık ve destek.
RAFİH: (Ar.) Er. - Rahat ve huzurlu yaşayan.
RAĞIB: (Ar.) Er. - Arzulu, isteyen, rağbet eden. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
RAĞİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Rağıb).
RAĞBET: (Ar.) Ka. - İstek, arzu. İstekle karşılama.
RAHATEFZA: (a.f.i.) - Rahat artıran. Türk müziğinin bileşik makamlarından. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RAHDAN: (Fars.) Er. - Yol bilen.
RAHE: (Ar.) Ka. - Avuç içi, el ayası.
RAHİ: (Ar.) Er. - Rahat, huzurlu, dingin.
RAHİLE: (Ar.) Ka. - Rahat, sakin.
RAHİM: (Ar.) Er. - Esirgeyen, acıyan, koruyan, merhametli. Kur'an'da 220 yerde zikredilmiştir. Allah'ın isimlerinden, (bkz. Abdürrahim).
RAHİME: (Ar.) Ka. - Hafif sesli, latif konuşan kadın demektir, (bkz. Rahim).
RAHİYE: (Ar.) Ka. - Bal arısı.
RAHMAN: (Ar.) Er. - Bütün canlılara merhamet eden, koruyan. Kur'an-ı Kerim'de 55'ten fazla yerde zikredilmiştir. Yine Kur'an-ı Kerim'in 55. suresinin adıdır. - Allah'ın isimlerinden "abd" takısı alarak isim olarak kullanılır, (bkz. Abdürrahman).
RAHMANİ: (Ar.) Er. - Allah'tan gelen, kutsal, Allah'a özgü.
RAHMET: (Ar.). - Acıma, esirgeme, koruma, yarlığama. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RAHMETİ: (Ar.) Er. - Rahmetle ilgili.
RAHMETULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın esirgemesi, koruması.
RAHMİ. (Ar.) Er. - Acımayla ilgili.
RAHMİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Rahmi).
RAHŞAN: (Fars.) Ka. - Parıltılı. Işıltı.
RAHŞENDE: (Fars.) Ka. - Parıldayan, parıldayıcı.
RAİD: (Ar.) Er. - Gürleyen, gürüldeyen.
RAİDE: (Ar.) Ka. - Gürleyen bulut.
RAİF: (Ar.) Er. - Acıması olan, merhametli.
RAİFE: (Ar.) Ka. - (bkz. Raif).
RAİK: (Ar.) Er. - Sade, saf, halis.
RAİKA: (Ar.) Ka. - Sade, saf, katışıksız.
RAKIM: (Ar.) Er. - Yazan, çizen. -Yükselti.
RAKİ: (Ar.) Er. - Namazda eğilen, rüku' eden. Kur'an-ı Kerim'de 4 yerde bu anlamda zikredilmiştir.
RAKÎB: (Ar.) Er. - Herhangi bir alanda üstünlük sağlamaya çalışan taraflardan herbiri. Koruyucu. "Görüp gözeten" Allah'ın isimlerinden.
RAKİD: (Ar.) Er. - Hareketsiz, durgun, yavaş.
RAKİDE: (Ar.) Ka. - Durgun, sessiz, hareketsiz.
RAKİK: (Ar.) Er. 1. İnce. Yufka yürekli. 2. Köle veya cariye.
RAKİKA: (Ar.) Ka. - (bkz. Rakik).
RAM: (Fars.) Er. - İtaat eden, boyun eğen, kendisini başkasının emrine bırakan. -İki isimlerde kullanılır. Ramcan, Ramcanan gibi.
RAMAZAN: (Ar.) Er. - Hicri (kameri) ayların dokuzuncusu, oruç ayı. Kur'an'da Bakara suresi 185. ayette ismi geçen ay ismi.
RAMİ: (Ar.) Er. - Atan, atıcı.
RAMİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Rami).
RAMİZ: (Ar.) Er. 1. Akıllı, zeki. 2. İşaretlerle simgelerle gösteren.
RAMİZE: (Ar.) Ka. - (bkz. Ramiz).
RÂNÂ: (Ar.) Ka. 1. Güzel, hoş latif, parlak. Çok iyi, çok ala. 2. Arapça'da "er'an" kelimesinin mücnnesi olup "ahmak, sünepe kadın" demektir. Erkek adı olarak da kullanılır.
RASÂFET: (Ar.) Ka. - Sağlamlık, dayanıklılık.
RASÂNET: (Ar.) Ka. - Sağlamlık, dayanıklılık, melanet.
RASİ: (Ar.) Er. - Kımıldamayan, oynamayan, sabit. Lenger atmış olan, demir üzerinde bulunan gemi.
RASİA: (Ar.) Ka. - Kabara. Kabara gibi yer yer konulan süs.
RASİF: (Ar.) Er. 1. Sağlam dayanıklı. 2. Denizin yüzüne çıkmış kayalar. 3. Taş, temel, rıhtım.
RASİFE: (Ar.) Ka. - Rıhtım, su içine yapılan set.
RASİH: (Ar.) Er. 1. Sağlam, temeli güçlü, dayanıklı. 2. Bir bilimde, özellikle din alanında çok derinleşmiş olan (kimse). Kur'an'da Rasihûn olarak geçer.
RASİHA: (Ar.) Ka. - (bkz. Rasih).
RÂSİM: (Ar.) Er. - Resim yapan.
RÂSİME: (Ar.) Ka. 1. Âdet, töre. Merasim, tören. 2. Formalite.
RASİN: (Ar.) Er. - Sağlam, dayanıklı, güçlü.
RASİYE: (Ar.) Ka. - Büyük dağ.
RAST: (Fars.) 1. Sağ. 2. Haklı, doğru. Uygunluk. 3. Türk müziğinin en eski makamlarından. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RASTAN: (Fars.) Er. - Doğru olanlar, haklı olanlar, haklılar.
RASTBİN: (Fars.) - Herşeyin doğrusunu gören. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RASTİ: (Fars.) Er. - Doğruluk, gerçeklik, istikamet.
RASTKÂR: (Fars.) Er. - Doğru adam.
RAŞAN: (Ar.) Ka. - Titreme, titreyiş.
RAŞİD: (Ar.) Er. 1. Olgun, ergin, akıllı. 2. Doğru yolda olan. 3. Hak din olan İslam'ı kabul eden. Kur'an'da Hucurat suresi ayet 7'de geçmektedir. Ayrıca 4 halife için Raşid halifeler denmiştir. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
Дата добавления: 2015-10-21; просмотров: 27 | Нарушение авторских прав
<== предыдущая лекция | | | следующая лекция ==> |