Студопедия
Случайная страница | ТОМ-1 | ТОМ-2 | ТОМ-3
АрхитектураБиологияГеографияДругоеИностранные языки
ИнформатикаИсторияКультураЛитератураМатематика
МедицинаМеханикаОбразованиеОхрана трудаПедагогика
ПолитикаПравоПрограммированиеПсихологияРелигия
СоциологияСпортСтроительствоФизикаФилософия
ФинансыХимияЭкологияЭкономикаЭлектроника

Abdurrahman DÝLÝPAK 20 страница



 

NİLAY: (Ar.) Ka. - İki nil. Seyhan ve Ceyhan nehirleri. Fırat ve Dicle nehirleri.

 

NİLGÜN: (Fars.) Ka. - Çividî, çivit renginde, lacivert.

 

NİLHAN: (Ar.) Ka. - Nil havzası hanlarından.

 

NİLSU: (Tür.) Ka. - (bkz. Nil).

 

NİLÜFER: (Fars.) Ka. - Çiçek adı.

 

NİMET: (Ar.) Ka. 1. İyilik, lütuf, ihsan, bahşiş. 2. Azık, yiyeceğe, içeceğe dair şeyler. 3. Saadet, mutluluk. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

NİMETULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın nimeti.

 

NİMRE: (Ar.) Ka. - Dişi kaplan.

 

NİSA: (Ar.) Ka. 1. Kadınlar. 2. Kur'an-ı Kerim'in 4. suresi.

 

NİSAN: (Süry.) Ka. 1. Bolluk, bereket, cömertlik. 2. İlkbaharın 4. ayı.. 3. Sur.

 

NİŞAN: (Fars.) Er. 1. İm, iz, belirti. 2. Amaç, hedef. 3. Tuğra, madalya.

 

NİŞANBEY: (f.t.i.) Er. - (bkz. Nişan).

 

NİYAZ: (Fars.) Er. 1. Yalvarma, yakarma. Dua. 2. Bazı tarikatlarda küçüğün büyüğe karşı olan selam, saygı ve duası. 3. İhtiyaç, muhtaçlık.

 

NİYAZİ: (Fars.) Er. 1. (bkz. Niyaz). 2. Yalvarıcı, niyaz edici. Sevgili. Türk mutasavvıflarından birisi. 18. yy.'da yaşamıştır.

 

NİZAM: (Ar.) Er. 1. Dizi, sıra. Düzen, usul, tertip, yol, kaide. 2. Kanun­lar. 3. Hindistan'daki küçük devletlerin hükümdarlığı. Nizamüddin: Dinin nizamı, düzeni. - Dilimizde "Nizamettin" olarak kullanılır.

 

NİZAMİ: (Ar.) Er. 1. Usulüne uygun, terkipli, düzenli. 2. Kanun ve nizama ait, onunla ilgili. Nizami; İran'ın en büyük şairlerinden olup, Genceli'dir.

 

NUH: (Ar.) Er. - Nuh peygamber. Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen 25 peygamberden baştan 3. sırada gelen kişi. Zamanında Nuh tufanı olmuştur. Kur'an-ı Kerim'in 71. suresinin adı.

 

NUHAYLE: (Ar.) Er. - İrak'ta, Kufe'ye yakın bir mevki.

 

NUHBE: (Ar.) Ka. - Herşeyin seçilmişi, seçkin, seçilmiş, aydınlanmış.

 

NUHCAN: (a.t.i.) Er. - (bkz. Nuh).

 

NUHİ: (Ar.) Er. - Nuh'a ait, Nuh ile ilgili. Pek eski.

 

NUMAN: (Ar.). 1. Kan. 2. Gelincik. Hanefi Mezhebi'nin imamı, Nu'man b. Sabit.

 

NUR: (Ar.) Ka. 1. Aydınlık, parıltı, parlaklık, niran. 2. Mekke'deki Hıra dağı. Işığın bir şeye yansımasından meydana gelen parlaklık. Zünnureyn: Hz. Peygamberin 2 kızıyla evlendiği için Hz. Osman'a verilen unvan, onur sahibi. Kur'an-ı Kerim'in 24. suresinin adı.

 

NURAL: (a.t.i.) Ka. - Nur, ışık al, ışıklı ol.

 

NURALEM: (Ar.) Ka. - Evrenin nuru, alemi aydınlatan.

 

NURALP: (a.t.i.) Er. - Nurlu, yiğit.

 

NURAN: (Fars.) Ka. - Işıklı. Nurlu, nura ait.

 

NURANİ: (Fars.) Er. - Işıklı, ışık saçan. Saygı uyandıran, nurlu.

 

NURATAY: (a.t.i.) Er. - (bkz. Nuralp).

 

NURAY: (a.t.i.) Ka. - Işık saçan ay. Ayın en çok ışık saçtığı dönem.

 

NURBAKİ: (Ar.) Er. - Sürekli aydınlık olan, nurlu sabah.

 

NURBANU: (a.f.i.) Ka. - Nur yüzlü hanım, gelin, prenses. - Nur ve ba-nu'dan birleşik isim.

 

NURBAY: (a.t.i.) Er. - Nurlu, aydınlık kimse.

 

NURCAN: (a.t.i.) Ka. - Canlı, neşeli, hayat dolu.

 

NURCİHAN: (a.f.i.) Ka. - Cihan'ın nuru, ışığı. Dünyaya ışık saçan. Türk-Hind imparatoru Cihangir'in zevcesi.



 

NURCİVAN: (a.f.i.) Er. 1. Parlak, neşeli, genç. 2. Mert, gözüpek, genç.

 

NURÇİN: (a.f.i.) Ka. - Nur toplayan, ışık derleyen,

 

NURDAĞ: (a.t.i.) Er. - Nurdağı, Nurdan dağ.

 

NURDAN: (a.t.i.) Ka. - Nur'a ait, nurdan yapılmış.

 

NURDANAY: (a.t.i.) Ka. - (bkz. Nurdan).

 

NURDİL: (a.f.i.) Ka. - Nurlu, ışıklı gönül.

 

NURDOĞAN: (a.t.i.) Ka. - Nurlu insan.

 

NUREDDİN: (Ar.) Er. - Dinin nuru, ışığı.

 

NUREFŞAN: (a.f.i.) Ka. - Aydınlık veren, ortalığı ışık içinde bırakan. -Nur ve efşan kelimelerinden birleşik isim.

 

NUREL: (a.t.i.) Ka. - Nurlu el.

 

NURER: (a.t.i.) Er. - Nurlu insan.

 

NURERSİN: (a.t.i.) Er. - (bkz. Nurer).

 

NURFER: (a.f.i.) Ka. - Işık ve aydınlık.

 

NURFİDAN: (a.f.i.) Ka. - Taze ve pırıl pırıl genç, zarif hanım.

 

NURGÖK: (a.t.i.) Ka. - Nurlu, aydınlık gökyüzü.

 

NURGÜL: (Fars.) Ka. - Gülün en parlak olanı.

 

NURGÜN: (a.t.i.) Ka. 1. Nurlu gün, ışıklı gün. 2. Günün ve bütün hayatın nurlu parlak olması.

 

NURHAN: (a.t.i.) Ka. - Nur'un yöneticisi, hakimi.

 

NURHİLAL: (Ar.) Ka. - (bkz. Nuray).

 

NURİ: (Ar.) Er. - Nura ait, nurla ilgili.

 

NURİNİSA: (Ar.) Ka. - Nurlu kadın.

 

NURIŞIK: (a.t.i.) Ka. - Bol ışık, aydınlık.

 

NURİYYE: (Ar.) Ka. - Rufai tarikatı şubelerinden biri.

 

NURKAN: (a.t.i.) Er. - Temiz, berrak soydan gelen.

 

NURKUT: (a.t.i.) Er. - (bkz. Nurkan).

 

NURMAH: (Fars.) Ka. - Işıklı ay, ay gibi güzel ve nurlu.

 

NURMELEK: (Ar.) Ka. - (bkz. Melek).

 

NURNİGAR: (a.f.i.) Ka. - Işıklı, aydınlık, sevgili.

 

NUROL: (a.t.i.) Er. - Nurlu ol, ışıklı ol.

 

NURPERİ: (a.f.i.) Ka. - Işıklı, peri kadar güzel.

 

NURSABAH: (Ar.) Ka. - Aydınlık sabah.

 

NURSAÇ: (a.t.i.) Ka. - Işık saç, aydınlat.

 

NURSAL: (a.t.i.) Er. - Işık saç, aydınlat.

 

NURSEL: (a.t.i.) Ka. - Nur, ışık seli akışı.

 

NURSELİ: (a.t.i.) Ka. - (bkz. Nursel).

 

NURSEMA: (Ar.) Ka. - Işıklı, aydınlık gökyüzü.

 

NURSEN: (a.t.i.) Ka. - Nurlu, ışıklı, kişi, insan.

 

NURSENİN: (a.t.i.) Ka. - (bkz. Nursen).

 

NURSER: (a.f.i.) Ka. - Nurlu, aydınlık, münevver kafalı insan.

 

NURSEREN: (Ar.) Ka. - (bkz. Nurser).

 

NURSEV: (a.t.i.) Ka. - Işığı sev.

 

NURSEVİL: (a.t.i.) Ka. - (bkz. Nursev).

 

NURSİM: (Fars.) Ka. - Aydınlık ve gümüş gibi parlak.

 

NURSİMA: (Fars.) Ka. - Işıklı, aydınlık yüz.

 

NURSİNE: (Fars.) Ka. - Işıklı, aydınlık yürek.

 

NURSU: (a.t.i.) Ka. - Nurlu su.

 

NURSUN: (a.t.i.) Ka. - (bkz. Nurser).

 

NURŞAH: (Fars.) Er. - Parlak hükümdar.

 

NURŞEN: (Fars.) Ka. - Çok çok ışıklı, neşeli insan.

 

NURTAÇ: (a.t.i.) Er. - Nurdan taç.

 

NURTAN: (a.t.i.) Er. - Işıklı tan.

 

NURTANE: (a.t.i.) Ka. - Nurlu, biricik insan.

 

NURTEK: (a.t.i.) Ka. - (bkz. Nurtane).

 

NURTEKİN: (a.t.i.) Er. - Aydın ve güvenilir, emin.

 

NURTEN: (a.t.i.) Ka. - Beyaz, parlak, ten.

 

NURULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın nuru.

 

NURVER: (a.t.i.) Ka. - (bkz. Nursun).

 

NURVEREN: (a.t.i.) Ka. - (bkz. Nursun).

 

NURZAT: (Tür.) Er. - Nurlu, aydınlık kişi.

 

NURZEN: (a.f.i.) Ka. - Nurlu, ışıklı kadın.

 

NURZER: (Ar.) Ka. - Altın gibi parlak ışık, altın ışık.

 

NUSRET: (Ar.). 1. Yardım. 2. Allah'ın yardımı. 3. Zafer, muzafferiyet. Basan, üstünlük. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

NUSRETTİN: (Ar.) Er. 1. Dinin yardım ettiği. 2. Dinin başarılı temsilcisi.

 

NUŞAT: (Fars.) Er. - İçkiden sarhoş olmuş, mest olmuş.

 

NUŞİN:: (Fars.) Er. - Tatlı, hoş, güzel.

 

NUŞİREVAN: (f.h.i.) Er. - İran'da 531-579 yıllan arasında hükümdarlık etmiş ve doğruluğuyla şöhret bulmuş olan Sasani Şahı, "adil" lakabıyla anılır.

 

NUTKİ: (Ar.) Er. - Söz, lakırdı, konuşma. Nutuk, söylev, söyleyen.

 

NUYAN: (Fars.) Er. - Şehzade, prens.

 

NÜKHET: (Ar.) Ka. 1. Nükteler, herkesin anlayamayacağı ince, zarif, manalı sözler. 2. Koku.

 

NÜVE: (Ar.). - Çekirdek. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

NÜVEYT: (Ar.). - Çekirdekçik. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

NÜVİD: (Fars.) Ka. - Müjde, muştu. Hayırlı haber. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. Türk dil kuralı açısından son harf olan "d/t" olarak kullanılır.

 

NÜVİDE: (Fars.) Ka. - (bkz. Nüvid).

 

NÜZHET: (Ar.). 1. Neşe, eğlence, eğlence yerlerini seyredip gezme. 2, Sevinç, ferahlık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

--------------------------Sonu------------------------

 

 

O

 

OBA: (Tür.) Er. 1. Çadırlarda yaşayan göçebe ailelerin meydana getirdiği topluluk. 2. Genellikle bölmeli göçebe cadın. 3. Yabancı. 4. Zeka ya da yetenekleri olağanüstü işler başaracak kadar üstün olan kimse, dahi. 5. Ova.

 

OBUZ: (Tür.) Er. 1. Su kaynağı. 2. Akarsulardan oluşan küçük derecik. 3. İki derenin birleştiği dar yer. 4. Karların erimesiyle oluşan ufak dere.

 

ODHAN: (Tür.) Er. - Atak, hareketli ve canlı lider.

 

ODKAN: (Tür.) Er. 1. Canlı, coşkulu kimse. 2. Ateş kanlı. 3. Atak. Delidolu

 

ODMAN: (Tür.) Er. - Ateş gibi canlı, coşkulu, hareketli kimse.

 

OFLAS: (Tür.) Er. - (bkz. Oflaz).

 

OFLAZ: (Tür.). 1. İyi, güzel, eksiksiz, tam. 2. Gürbüz, yakışıklı, güzel giyinen. 3. Becerikli. 4. Eflatun rengi. 5. İşe yarar uygun. 6. Cesur kabadayı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

OFLAZER: (Tür.) Er. - Oflaz er. Gürbüz, becerikli, eksiksiz, yiğit.

 

OGAN: (Tür.). - (bkz. Okan).

 

OGANER: (Tür.) Er. - Oğan er.

 

OGÜN: (Tür.). - Anımsanan belirli bir günde doğan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

OĞANER: (Tür.) Er. - Oğan er.

 

OĞANSOY: (Tür.) Er. - Oğan soy.

 

OĞUÇ: (Tür.) Er. 1. Oymak. Hısım, akraba. 2. Bereket.

 

OĞUR: (Tür.) Er. 1. Uğur. 2. Samimi, içten dost. 3. Bir şey yapabilmek için ele geçen zaman ya da elverişli durum.

 

OĞURALP: (Tür.) Er. - Samimi, içten yiğit.

 

OĞURATA: (Tür.) Er. - Uğurlu ata.

 

OĞUŞ: (Tür.) Er. - Erkek çocuk.

 

OĞUZ: (Tür.) Er. 1. Mübarek, saf ve iyi yaratılışlı. 2. Genç, sağlam, güçlü. 3. Anlayışı kıt, bön. 4. Köylü. Tosun. 5. Türk efsanelerinde geçen büyük bir kahraman. Büyük bir Türk boyu.

 

OĞUZALP: (Tür.) Er. - Oğuz boyundan, yiğit, savaşçı.

 

OĞUZATA: (Tür.) Er. 1. Oğuz'a mensup, güçlü yiğit baba. 2. Oğuz kahramanı.

 

OĞUZBALA: (Tür.) Er. 1. Oğuz çocuğu. 2. Yiğit gürbüz çocuk.

 

OĞUZBAY: (Tür.) Er. - Oğuz bay.

 

OĞUZCAN: (Tür.) Er. - Oğuz can.

 

OĞUZER: (Tür.) Er. - Oğuz er.

 

OĞUZHAN: (Tür.) Er. 1. Yiğit han, hakan. 2. Oğuz boylarının efsanevi kahramanı.

 

OĞUZKAN: (Tür.) Er. - Damarlarında Oğuz kanı taşıyan.

 

OĞUZMAN: (Tür.) Er. - Güçlü, sağlam, iyi yürekli, dost kimse.

 

OĞUZTAN: (Tür.) Er. - Görkemli, aydınlık.

 

OĞUZTÜZÜN: (Tür.) Er. 1. Sağlam, yiğit. 2. Yumuşak huylu, sakin.

 

OKAN: (Tür.) Er. 1. Anlayışlı. Anlama, öğrenme. 2. Tanrı, oğuz.

 

OKANALP: (Tür.) Er. 1. Anlayışlı yiğit. 2. Tanrısal gücü olan yiğit.

 

OKANAY: (Tür.) Er. - Okan ay.

 

OKANDAN: (Tür.) Er. - Tanrı'dan gelen, Tanrı'nın verdiği.

 

OKANER: (Tür.) Er. - (bkz. Okanalp).

 

OKATAN: (Tür.) Er. - Ok atan.

 

OKATAY: (Tür.) Er. - Ok atay.

 

OKAY: (Tür.). 1. Baht, talih, şans. 2. Bahtlı, talihli. 3. Beğenme. 4. Satürn gezegeni. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

OKBAŞ: (Tür.) Er. - Ok baş.

 

OKBOĞA: (Tür.) Er. - Hızlı ve boğa gibi güçlü.

 

OKBUDUN: (Tür.) Er. - Birlik içinde olan. Dürüst soya mensup.

 

OKCAN: (Tür.) Er. - Canlı, hareketli canı tez.

 

OKÇUN: (Tür.) Er. - Uzak, öte, uzakta bulunan.

 

OKDAĞ: (Tür.) Er. - Ok dağ.

 

OKDEMİR: (Tür.) Er. 1. Demir gibi sağlam ve atak. 2. Demirden yapılmış ok.

 

OKER: (Tür.) Er. - Hızlı, canlı, hareketli kimse.

 

OKERGÜN: (Tür.) Er. - Ok ergin.

 

OKGÜÇ: (Tür.) Er. - Ok gibi güçlü ve hızlı.

 

OKHAN: (Tür.) Er. - Hızlı, atak ve güçlü lider, han.

 

OKKAN: (Tür.) Er. - Ok kan.

 

OKMAN: (Tür.) Er. 1. Ok gibi hızlı, güçlü kimse. 2. Okçu. Kemankeş.

 

OKSAL: (Tür.) Er. - Ok sal.

 

OKSALMIŞ: (Tür.) Er. - Ok atmakla meşhur.

 

OKSAR: (Tür.) Er. - Ok atışına hazırlan.

 

OKSAY: (Tür.) Er. - Ok ve Say'dan birleşik isim.

 

OKSEV: (Tür.) Er. - Ok ve Sev'den birleşik isim.

 

OKSEVEN: (Tür.) Er. - Ok seven.

 

OKSU: (Tür.) Er. - Hızlı ve düzenli akan su.

 

OKŞAK: (Tür.) Er. 1. Benzeyiş. 2. Benzeyen, andıran.

 

OKŞAN: (Tür.) Ka. - Daima övülen, beğenilen insan ol.

 

OKTAN: (Tür.) Er. - Ok tan.

 

OKTAR: (Tür.) Er. - Ok tar.

 

OKTAY: (Tür.) Er. - Öfkeli, sinirli, kızgın.

 

OKTUĞ: (Tür.) Er. - Ok tuğ.

 

OKTUNA: (Tür.) Er. - Ok tuna.

 

OKTÜRE: (Tür.) Er. - Ok türe.

 

OKTÜREMİŞ: (Tür.) Er. - Ok türemış.

 

OKUŞ: (Tür.) Er. 1. Zeka, akıl, anlayışlılık (Öküs'ten). 2. Çağrı, davet.

 

OKUŞLU: (Tür.) Er. - Zeki, akıllı, anlayışlı.

 

OKUTAN: (Tür.) Er. - Eğitici, öğretmen.

 

OKUTMAN: (Tür.) Er. - Okutan, öğreten, öğretmen.

 

OKUYAN: (Tür.) Er. 1. Okumayı seven. 2. Çağıran, davet eden.

 

OKYALAZ: (Tür.) Er. - Ateş gibi canlı ve çabuk.

 

OKYAN: (Tür.) Er. - Ok yan.

 

OKYANUS: (Yun.) - Ana karaları birbirinden ayıran büyük deniz. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

OKYAR: (Tür.) Er. - Ok yar.

 

OKYAY: (Tür.) Er. - Ok yay.

 

OLCA: (Tür.) - Savaşta düşmandan ele geçirilen mal, ganimet. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

OLCAY: (Tür.) Ka. - Baht, talih, ikbal.

 

OLCAYTU: (Tür.) Er. - Bahtlı, şanslı, talihli.

 

OLCAYTUĞ: (Tür.) Er. - (bkz. Olcaytu).

 

OLCUM: (Tür.) l. Eli işe yatkın, becerikli, usta. 2. Kendini olduğundan üstün gösteren. 3. Hekimlik taslayan kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

OLDAÇ: (Tür.) Er. - Şişman, büyümeye, gelişmeye elverişli olan.

 

OLGAÇ: (Tür.) Er. - Olgun, yetişkin, iyi gelişmiş.

 

OLGUN: (Tür.) - Bilgi, görgü ve hoşgörüsü gelişmiş kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

OLGUNAY: (Tür.) - Olgunay, dolunay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır

 

OLGUNER: (Tür.) Er. - Olgun er. Yetişmiş, iyi gelişmiş kimse.

 

OLGUNSOY: (Tür.) Er. - Tanınmış soydan gelen.

 

OLGUNSU: (Tür.) Er. - Olgunsu

 

OLSAR: (Tür.) Er. - Adın duyulsun.

 

OMAÇ: (Tür.) - Hedef, gaye, amaç. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

OMAY: (Tür.) 1. Seçkin, seçilmiş. 2. Özet, öz. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ONAR: (Tür.) - Daha iyi bir duruma giren, mutlu olan. Hastalıktan, dertten kurtulan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ONARAN: (Tür.) Er. 1. Düzelten, yararlı bir duruma getiren. İyileştiren, tedavi eden. 2. Başaran, bitiren.

 

ONAT: (Tür.) 1. İyi, güzel, düzgün. 2. İyi yaratılışlı. 3. Doğru, dürüst nitelikli. 4. Kolay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ONATKAN: (Tür.) Er. - Onat kan. Temiz, dürüst soydan gelen.

 

ONATSÜ: (Tür.) Er. - Güzel, dürüst asker. Nitelikli asker.

 

ONAY: (Tür.). -Uygun bulma, onaylama. Uygun yerinde. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ONBULAK: (Tür.) Er. - On bulak.

 

ONGAR: (Tür.) Er. - Kurtuluş.

 

ONGAY: (Tür.) Er. - Kolay.

 

ONGU: (Tür.) Ka. 1. Gönül rahatlığı, mutluluk, sağlık. 2. Bayındırlık, gelişmişlik.

 

ONGUN: (Tür.) 1. Eksiksiz, tam. 2. Verimli, bol, Bayındır. 3. Kutlu, uğurlu, beğenilen. 4. Kurtulmuş, onmuş. 5. Gelişmiş, gürbüz. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ONGUNALP: (Tür.) Er. - Kutlu, uğurlu, beğenilen yiğit.

 

ONGUNER: (Tür.) Er. - Gelişmiş, gürbüz genç.

 

ONGUNSU: (Tür.) Er. - Bol ve gür akan su.

 

ONGÜNER: (Tür.) Er. - Ongün-er.

 

ONGÜNEŞ: (Tür.) Er. - Ongün-eş.

 

ONUK: (Tür.) Er. - Sevgili, aziz.

 

ONUKER: (Tür.) Er. - Onuk er. Sevilen, sevgili insan, saygı değer.

 

ONUKTEKİN: (Tür.) Er. - Sevilen, sayılan güvenilir, emin insan.

 

ONUL: (Tür.) - İyileş, iyi ol, sağlıklı ol. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ONULTAN: (Tür.) Er. - İyileştiren, düzelten, sağlığına kavuşturan.

 

ONUR: (Tür.) Er. 1. İnsanın kendisine karşı duyduğu saygı. 2. Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı değer, şeref.

 

ONURAD: (Tür.) Er. - Onuruyla tanınmış ad.

 

ONURAL: (Tür.) Er. - Şan, şeref kazan.

 

ONURALP: (Tür.) Er. - Onuruyla tanınmış kimse. Yiğit ve onurlu.

 

ONURHAN: (Tür.) Er. - Onurlu han, hükümdar.

 

ONURKAN: (Tür.) Er. - Onurlu, soylu kandan gelen.

 

ONURSAL: (Tür.) Er. - Onurla ilgili. Saygı için verilen san.

 

ONURSAN: (Tür.) Er. - Onuruyla tanınmış, şerefli.

 

ONURSAY: (Tür.) Er. - Onur say.

 

ONURSEV: (Tür.) Er. - Onur sev.

 

ONURSOY: (Tür.) Er. - Onurlu soydan gelen.

 

ONURSU: (Tür.) Er. - Onur su.

 

ONURSÜ: (Tür.) Er. - Onurlu asker.

 

ORAK: (Tür.) Er. 1. Ekin biçme zamanı, hasat. 2. Ekin biçme aracı.

 

ORAL: (Tür.) Er. - Kuleyi, şehri ele geçir, zaptet.

 

ORALMIŞ: (Tür.) Er. Kale, şehir almış.

 

ORAN: (Tür.) Er. 1. Ölçü, nispet, derece. Ölçülü, hesaplı. 2. Tahmin. 3. Anlayışlı. 4. Abartma, abartı. 5. Özel işaret, nişan.

 

ORAY: (Tür.) 1. Ateş gibi kızıl renkte ay. 2. Şehirli, şehirde yaşayan. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

 

ORBAY: (Tür.) Er. - Ordu komutanı. Ordu beyi.

 

ORBEK: (Tür.) Er. - Şehir beyi.

 

ORBEY: (Tür.) Er. - Bekçi muhafız.

 

ORCAN: (Tür.) Er. 1. Bey can. 2. Üstün, kıdemli kişi.

 

ORCANER: (Tür.) Er. - (bkz. Orcan).

 

ORÇUN: (Tür.) Er. - Ardıllar, halefler.

 

ORGUN: (Tür.) Er. - Gizli saklı.

 

ORGUNALP: (Tür.) Er. - Orgun alp.

 

ORGUNTAY: (Tür.) Er. - Orgun tay.

 

ORGÜL: (Tür.) Ka. - Ateş gibi kırmızı renkte gül.

 

ÖRGÜN: (Tür.) Er. - Sıcak gün.

 

ORGUNALP: (Tür.) Er. - Örgün alp.

 

ORHAN: (Tür.) Er. - Şehrin yöneticisi, hakimi. Orhan Gazi: Osmanlı imparatorluğunun ikinci padişahı.

 

ORHON: (Tür.) Er. - (bkz. Orhun).

 

ORHUN: (Tür.) Er. 1. Orta Asya'da bir ırmak. 2. Orta Asya Türklerinin kullandığı en eski yazı. 3. Yüksek, yüce Hun anlamında.

 

ORKAN: (Tür.) Er. - Or kan.

 

ORKİDE: (Fran.) Ka. - Çiçeklerinin güzelliği nedeniyle seralarda yetiştirilen değerli bir süs bitkisi.

 

ORKUN: (Tür.) Er. - (bkz. Or hun).

 

ORKUT: (Tür.) Er. - Kutlu, uğurlu şehir.

 

ORKUTAY: (Tür.) Er. - Or kut ay.

 

ORTAÇ: (Tür.) Er. 1. Tepe, ozanların bulunduğu. 2. Mirasçı. 3. Veliaht. 4. Sıfat fiiller.

 

ORTAN: (Tür.) Er. - Ateş renginde kızıl tan.

 

ORTANCA: (Tür.) 1. Pek çok türü bulunan süs bitkisi. 2. Yaş bakımından üç kardeşin büyüğü ile küçüğü arasındaki kardeş. İsim olarak kullanılmaz.

 

ÖRTÜN: (Tür.) Er. - Ortanca kardeş.

 

ORTUNÇ: (Tür.) Er. - Ateş renginde tunç.

 

ORUÇ: (Tür.) Er. - İslam'ın beş şartından birisidir. Tan yerinin ağarmasından güneş batana kadar Allah rızası için yiyip içmekten cinsi münasebetten sakınmak. İbadet. Savm. -Oruç Reis; Önceleri Cezayir'de olup daha sonra Osmanlı donanmasına katılan ünlü denizci.

 

ORUK: (Tür.) Er.l. Aile, oymak. Göçmen olarak gelip bir yere yerleşen. 2. Yol, çare, imkan.

 

ORUN: (Tür.) Er. 1. Özel, yer. Önemli bir görevlinin çalıştığı yer, makam. 2. Gizli, habersiz. 3. Huy, yaratılış.

 

ORUS: (Tür.) Er. - Eski uygur adlarındandır. "Talih, baht, saadet" anla­mındadır.

 

ORUZ: (Tür.) Er. - Düşün, düşünce.

 

OSKAN: (Tür.) Er. - Akıllı.

 

OSKAY: (Tür.) - Neşeli, mutlu. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.


Дата добавления: 2015-10-21; просмотров: 27 | Нарушение авторских прав







mybiblioteka.su - 2015-2024 год. (0.075 сек.)







<== предыдущая лекция | следующая лекция ==>