Студопедия
Случайная страница | ТОМ-1 | ТОМ-2 | ТОМ-3
АрхитектураБиологияГеографияДругоеИностранные языки
ИнформатикаИсторияКультураЛитератураМатематика
МедицинаМеханикаОбразованиеОхрана трудаПедагогика
ПолитикаПравоПрограммированиеПсихологияРелигия
СоциологияСпортСтроительствоФизикаФилософия
ФинансыХимияЭкологияЭкономикаЭлектроника

Abdurrahman DÝLÝPAK 4 страница



AYBEK: (Fars.) - Put, sanem. - İsim olarak kullanılmaz.

AYBEN: (Tür.) Ka. - Ay benizli.

AYBER: (Tür.) - Ay meyvası. - Er­kek ve kadın adı olarak kullanılır.

AYBERK: (Tür.) Er. 1. Sağlam ay, sağlam kişilik. 2. Şimşek, ay'ın şim­şek gibi parlaklığı. 3. Yaprak, ay yap­rağı.

AYBİGE: ( Tür.) - Büyük ay, dolu­nay. - Erkek ve kadın adı olarak kul­lanılır.

AYBİKE: (Tür.) Ka. - (bkz. Ayben).

AYBİKEN: (Tür.) Ka. - Eski Türk hükümdarlarından birinin hanımının ismi.

AYCA: (Tür.) Ka. - Ay gibi güzel, ışıklı, parlak.

AYÇAN: (Tür.) Ka. - Ay gibi parlak güzel ve sevimli.

AYCİHAN: (a.f.i.) - Cihanı aydınla­tan ışık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

AYÇA: (Tür.) Ka. 1. Ayın yeni doğ­duğu günlerdeki şekli, yeni ay, hilal. 2. Cami kubbelerine ve minare külah­larına konulan hilal şeklindeki süs. 3. Ay kadar güzel, aydınlık.

AYÇETİN: (Tür.) Er. - Zor, güç ay.

AYÇIL: (Tür.) Ka. 1. Işık saçan, sü­rekli parlaklık veren ay. 2. Ay gibi.

AYDAN: (Tür.) Ka. - Ay'a dahil olan. Ay gibi.

AYDANUR: (Tür.) Ka. - Ay'ın ışığı, aydan yayılan ışık.

AYDEMİR: (Tür.) Er. - Marangozla­rın kullandığı kavisli bir keser çeşidi.

AYDERUSİ: (Ar.) Er. - Güney Ara­bistan'ın eski ve tanınmış bir derviş ailesinden olup (1722-1778) yılları arasında yaşamış, Hindistan, Mısır, Taif, Suriye ve İstanbul'a ziyaretler yapmıştır.

AYDİLEK: (Tür.) Ka. - Ay ve dilek isimlerinden oluşmuş birleşik isim. -Ay'a ait arzu, istek.

AYDIN: (Tür.) 1. Aylı gece, mukmin. 2. Aydınlık, ışıklı, parlak, ruşen, ziyadar, münevver. 3. Açık, belli, or­tada, vazıh, aşikar, bahir. 4. Kutlu, uğurlu, mübarek, mesut. 5. Okumuş, kültürlü ileri fikirli, münevver. Kılıçarslanın hanımının ismidir. Erkek ve kadın ismi olarak kullanılır.

AYDINALP: (Tür.) Er. - Münevver, bilgili, yiğit, kahraman kişi. Konya Selçuklulan'ndan ünlü bir komutan.

AYDINAY: (Tür.) Ka. - (bkz. Ay­dın).

AYDİNÇ: (Tür.) Er. - Cesur, aydın.

AYDINER: (Tür.) Er. - (bkz. Aydın).

AYDINTAN: (Tür.) Er. - Şafak vak­ti.

AYDINTUĞ: (Tür.) Er. - (bkz. Ay­dın).

AYDOĞDU: (Tür.) Ka. - Doğmakta olan ay. Ay doğdu Bey. Ertuğrul Gazi'nin oğlu veya torunu (1302).

AYDOLUN: (Tür.) Er. - Dolunay, mehtap.

AYETULLAH: (Ar.) Er. 1. Allah'ın ayetleri. 2. Özellikle Şii mollalarının kullandığı isimlerdendir. Allah'ın göndrermiş olduğu yasalar ve emirler. 3. Mucizeler, hikmetler. 4. İz, nişan.

AYFER: (t.f.i.) Ka. 1. Ayyüzlü, ay gibi güzel, parlak ışık saçan. 2. Şan, haşmet sahibi.

AYGEN: (Tür.) Ka. 1. Dost, arkadaş. 2. Sevgili, yar. 3. Temiz yaratılıştı.

AYGUT: (Tür.) Er. - Karşılık, müka­fat.

AYGUTALP: (Tür.) Er. - (bkz. Aygut). Aygutalp: (XIV. yy.) Türk ko­mutan. Osman Gazi'nin silah arkada­şı. İlk Türk denizcisi İmralı fatihi Ka­ra Ali'nin babası. Yıldırım Bayezid'le birlikte Timur'a esir düşen Timurtaş Paşa'nın dedesi.

AYGÜL: (Tür.) Ka. - Ay'ın gülü.

AYGÜN: (Tür.) Ka. - Gösterişli, ay ve güneş kadar güzel anlamında.

AYHAN: (Tür.) Er. - Ay sahibi, ay hakimi. Oğuz Kağan Destanı'na göre, Oğuz'un altı oğlundan biri. Efsanede bahsedilen, Oğuz'un ışıktan doğan ka­rısından olan 3 oğlundan biri. Ay­han'ın 4 oğlu 24 Oğuz boyunun 4'ünü oluşturur. Bunlar Bozoklu soyudur.



AYHATUN: (Tür.) Ka. - Ay yüzlü kadın. Ay ve hatun kelimelerinden birleşik isim.

AYİLKİN: (Tür.) Ka. - İlk çocuklara takılan isim.

AYKAÇ: (Tür.) Er. 1. Söyleyen, ko­nuşan. 2. Akıl veren. 3. Ozan, şair.

AYKAN: (Tür.) Er. - Soylu, asil, te­miz kişi.

AYKE: (Ar.) Ka. - Sık koruluk.

AYKUT: (Tür.) Er. 1. Kutlu, uğurlu ay. 2. Karşılık, mükafat.

AYKUTALP: (Tür.) Er. - Mükafat veren kahraman, iyi karşılık veren ba­hadır.

AYLA: (Tür.) Ka. - Ay'ın ve güneşin etrafında bazı zamanlarda görülen halka, ayla. Beyaz ışık. (bkz. Hale).

AYLİN: (Tür.) Ka. - Ay'a ait.

AYMAN: (Tür.) Er. - Ay gibi güzel, ışıklı kimse.

AYMETE: (Tür.) Er. - (bkz. Mete).

AYMUTLU: (Tür.) Er. - (bkz Mut­lu).

AYNAMELEK: (t.a.i.) Ka. - Melek gibi, melek görünüşlü kadın.

AYNDİLGE: (a.t..i.) - Pınar, su, kaynak. - Antakya-Halep arasında, Suriye sınırına çok yakın bir yerde bulunan kaynak su. Tarihte bu kaynak dolayısıyla önemli yerleşim bölgesi olmuştur. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

AYNİ: (Ar.) Er. 1. Ayn'a ait. 2. Pınar, kaynak, göz. 3. Karşılığı mal olarak ödenmiş. el-Ayni, (1360-1451) yıllan arasında yaşamış İslâm âlimi.

AYNIHAYAT: (Ar.) Ka. – Hayatın gözü, hayat pınarı.

AYNŞEMS: (Ar.) 1. Güneş kaynağı. 2. Mısır'da bir kasaba. 3. Bir cins de­ğerli taş. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

AYNUR: (t.a.i.) Ka. - Ay ışığı.

AYNÜDDEVLE: (Ar.) Er. - 1. Dev­letin gözü. 2. Devletin kaynağı. Aynüddevle (Öl. 1152). Danişmendli hükümdar. Melikşah'ın oğlu.

AYPARE: (f.t.b.i.) Ka. - Ay parçası.

AYPERİ: (t.f.i.) Ka. - Ay yüzlü güzel, dilber.

AYRAL: (Tür.) - Benzerlerinden farklı olan, kendine özgü, değişik. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

AYSAL: (Tür.) - Ay gibi, ay'a ben­zeyen. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

AYSAN: (Tür.) - Ay gibi, ay yüzlü. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

AYSEL: (Tür.) Ka. 1. Bol ışık saçan, ay. 2. Ay'ın en parlak zamanında do­ğan.

AYSEMA: (t.a..i.) Ka. - Ay gözlü.

AYSEN: (Tür.) Ka. - Ay gibi güzel. Parlak ve nurlu.

AYSEV: (Tür.) - Ay gibi sevgili. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

AYSEVEN: (Tür.) Ka. - (bkz. Aysev).

AYSU: (Tür.) Ka. - Su gibi berrak ay.

AYSUDA: (Tür.) Ka. - Suya yansı­yan ay.

AYSUN: (Tür.) Ka. - Ay gibi ışıltılı ve güzelsin anlamında.

AYSUNA: (Tür.) Ka. - (bkz. Aysu).

AYSUNAY: (Tür.) Ka. - (bkz. Aysu).

AYSUNGUR: (Tür.) Er. - (bkz. Sun­gur).

AYŞAN: (Tür.) - Ay gibi şanlı, gör­kemli, parlak. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

AYŞE: (Ar.) Ka. - Yaşayan. Rahat yaşayan. (Geniş bilgi için bkz. Aişe).

AYŞEN: (Tür.) Ka. - Neşeli ay, gülen ay.

AYŞENUR: (Ar.) Ka. - Nurlu, ışıltılı hayat.

AYŞIL: (Tür.) Ka. - Ay gibi ışıl ışıl. - Ay ve şıl kelimelerinden birleşik isim.

AYŞİN: (Tür.) Ka. - (bkz. Ayşıl).

AYŞİRİN: (Tür.) Ka. - Sevimli ay, ay gibi sevimli. Şirin.

AYŞULE: (t.a.i.) Ka. 1. Ay kıvılcımı. 2. Ay ışığı.

AYTAÇ: (Tür.) Er. - Başa takılan ay şeklinde taç.

AYTEK: (Tür.) Er. - Ay gibi (Eski Türkçede tek/teg olarak kullanılmış­tır).

AYTEKİN: (Tür.) Er. - Ay şehzade­si, ay prensi.

AYTEN: (Tür.) Ka. 1. Ay yüzlü. 2. Teni beyaz ve parlak olan. 3. Güzel vücutlu.

AYTİGİN: (Tür.) Er. - (bkz. Tigin).

AYTOLUN: (Tür.) Er. 1. Dolunay. 2. Ay'ın ondördü gibi güzel.

AYTUĞ: (Tür.) Er. 1. Mızrağın ucu­na yapılmış ayın üstüne yapılan tüy. 2. Tuğ, tüy, fars gibi.

AYTUNA: (Tür.) - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır, (bkz. Tuna).

AYTUNCA: (Tür.) - (bkz. Tunca).

AYTÜL: (Tür.) Ka. - Ay ve tül keli­melerinden oluşan birleşik isimler­den. - Son zamanlarda yapılmış, uy­durma bir isimdir.

AYTÜN: (Tür.) Er. - Ay ve gece.

AYVAZ: (Ar.) Er. 1. Arapça ivaz ke­limesinin bozulmuş şekli. 2. Eskiden kibar konaklarda yemek servisi yapan ve sokak işlerinde kullanılan Vanlı Ermenilere verilen ad. Ermeni uşak. 3. Karagöz perdesinin belli başlı tip­lerinden biri. 4. Köroğlu destanında bir kahraman.

AYYÜKSEL: (Tür.) Ka. - Yükselen ay.

AYZER: (l.a.i.) 1. Altın renginde ay. 2. Ay'ın altın rengini aldığı an. - Er­kek ve kadın adı olarak kullanılır.

AZAD: (Fars.) Er. l. Hür, serbest. 2. Kimseye bağımlı olmayan. 3. Kurtul­muş. 4. Müberra. 5. Zarif, nazik. -Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.

AZADE: (Fars.) Ka. - (bkz. Azad).

AZAM: (Ar.) Er. - En büyük, daha büyük, ulu. İmam-ı Azam Ebu Hanife: Hanefi mezhebinin kurucusu. Bü­yük alim ve müctehid.

AZAMEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin ulu­luğu, emaneti. - Türk dil kuralı açısın­dan "d/t" olarak kullanılır.

AZAMET: (Ar.) Er. - Büyüklük, ulu­luk.

AZER: (Fars.- İbr.) Er. - Ateş. İbra­him (a.s.)'in babası olduğu söylenir.

AZİM: (Ar.) Er. 1. Büyük, ulu, ce­sim, iri, muhteşem. 2. Kuvvetli, şid­detli, derecesi yüksek. 3. Ehemmiyet­li, mühim, müthiş.

AZİME: (Ar.) Ka. 1. Kesin kararlılık, niyet, sebat. 2. Cin, yılan ve benzeri şeylerin şerrinden kurtulmak için okunan dua. 3. Büyük iş, büyük gü­nah, büyük bela.

AZİMET: (Ar.) Ka. 1. Kuvvetli bir iradeye dayanan karar, yemin anlamı­na gelmektedir. 2. Herhangi bir ko­laylığa başvurmaksızın bütün güçlüklerin irade gücüyle yenilerek yapılma­sı gerekli olan dini vecibeler.

AZİZ: (Ar.) Er. 1. Muhterem, sayın. 2. Sevgili. 3. Veli, evliya, ermiş. 4. Az bulunur. 5. Allah'ın izzetli kıldığı, mü'min. - Aziz (İmadettin Abulfeth Osman el-Aziz): Selahaddin Eyyubi-'nin II. oğlu. Kardeşi el-Efdal, Melik iken kendisi Şam'ı terkederek Mısır Eyyubileri hükümdarlığını ilan etti. Fakat daha sonra kardeşiyle barıştı.

AZİZE: (Ar.) Ka. - (bkz. Aziz).

AZİZİ: (Ar.) Er. - Aziz'e ait. - XVI. yy.'da yaşamış Türk şairi. "Yedikuleli Azizi' lakabıyla tanınır. Asıl adı Mus­tafa'dır.

AZMİ: (Ar.) 1. Kasıt, niyetlilik ka­rar. 2. Kemikli. 3. Güçlü, kuvvetli. Azmi Pir Mehmet (-1583): Şehzade Mehmed'in ve III. Mehmed'in hocalı­ğını yapmıştır.

AZMİDİL: (a.f.i.) Ka. - Gönül yüceliği.

AZMİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Azmi).

AZMUN: (Fars.) Er. - Deneme, sına­ma, tecrübe.

AZRA: (Ar.) Ka. 1. Bakire, kızoğlan kız. 2. Ayak değmemiş kum. 3. Delinmemiş inci. 4. Hz. Meryem'e verilen adlardan. 5. Medine şehrinin adların­dan biri. 6. Masal kahramanı "Vamık"'ın sevgilisi.

AZRAF: (Ar.) Er. 1. Zarif. 2. Pek in­ce, pek nazik. 3. Çok zeki.

AZREF: (Ar.) 1. Çok zarif, en zarif. 2. Çok zeki. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

AZZAM: (Ar.) Er. - En büyük, en ulu. Abdullah Azzam: Afganistan İslâmî hareketinin siyasi liderlerinden. Bir suikast sonucu şehit olmuştur.

AZZE: (Ar.) Ka. 1. Dişi ceylan yav­rusu. 2. Yüce, şerefli.

--------------------------------- Sonu---------------------

B

BABA: (Tür.) Er. 1. Kendi dölünden çocuğu olan erkek. 2. Birinci dereceden erkek akraba. 3. Koruyucu, velinimet. 4. Saygı ifadesi olarak yaşlılara verilen unvan. 5. Ecdad, Ata. 6. Tekke büyüğü. 7. Zencilerde görülen saraya benzer bir hastalık. - Baba Oruç. Oruç Reis. Türk denizcisi Barbaros Hayrettin Paşa'nın lakabı.

BABÜR: (Tür.) Er. 1. Böbürlenme. 2. Hükümdar. - Babürşah. Zahirettin Muhammed (1483-1530). Hindistan'daki Türk-Hint İmparatorluğu'nu kuran kişi.

BADE: (Fars.) Ka. - Şarap, içki. İsim olarak kullanılmaz.

BADEM: (Fars.) Ka. 1. Gülgillerden ülkemizin her bölgesinde yetişen ağaç. 2. Bu ağacın yaş ve kuru yenen meyvesi.

BADİ: (Fars.) Er. 1. Rüzgara veya havaya ait. 2. Geçici. Badi Ahmed (1839-1908). Türk yazar ve şair.

BADİYE: (Ar.) Ka. - Çöl, kır.

BAĞATUR: (Tür.) Er. - Cesur yiğit.

BAĞDAGÜL: (Tür.) Ka. - Değeri ölçülemeyen gül.

BAĞDAŞ: (Tür.) Er. - Yakın arkadaş, dost.

BAĞDAT: (Ar.) Ka. - İrak'ın başken­ti olan tarihsel kent. Bağdat Hatun: (XIV. yy.) Emir Coban'ın güzelliğiyle ünlü kızı. İlhanlılar devletinin son hükümdarı Ebu Said Bahadır Han ile evlenmiştir. Bahadır Han'ın ölümünden sorumlu tutularak Arpa Han tarafından öldürüldü.

BAĞIŞ: (Tür.) 1. Bağışlanan şey, ihsan. 2. Sıçrayış, atlama. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BAĞIŞCAN: (Tür.) Er. - (bkz. Bağış).

BAĞIŞHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Bağış).

BAĞLAM: (Tür.) 1. Cinsleri ayrı ya da birbirlerine yakın olan şeylerin bir arada bağlanmışı, demet, deste. 2. Bir koşuttaki dörtlüklerin herbiri. 3. Herhangi bir olayda, olaylar durumlar ilişkiler örgüsü ya da bağlantısı. 4. Dilbilgisinde, önce veya sonra gelen kelimeyi etkileyen belirleyen birim ya da birimler bütünü. -Erkek veya kadın adı olarak kullanılır.

BAHA: (Ar.) Er. 1. Güzellik, zariflik. 2. Parıltı. 3. Alışma, dadanma. - Bahailik mezhebinin kurucusu.

BAHADDİN: (Ar.) Er. - Dinin güzelligi. Dinin değerlisi. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.

BAHADIR: (Fars.) Er. - Cesur, yiğit, bağatur. Timur soyundan Hindistan'da hükümdarlık yapmış Türk lider.

BAHADIRHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Bahadır).

BAHAEDDİN: (Ar.) Er. - (bkz. Bahaddin). Bahaeddin Ahmed Efendi (Bursa 1741-1794): Osmanlı dönemi tarihçilerinden. Müderrislik ve kadılık yaptı.

BAHAMRA: (Ar.) - Irak'ta bir yer. -

Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BAHAR: (Fars.) Ka. 1. Kışla yaz arasındaki mevsim. 22 Mart'la Haziran arası, ilkyaz. 2. Güzellik, güzel. 3. Sığır gözü, papatya, sığır papatyası, sarı papatya. 4. Put, çelipa, sanem. 5. Atılmış pamuk. 6. Ölçek. 7. Karanfil, tarçın, karabiber gibi kokulu şey.

BAHAULLAH: (Ar.)Er. - Allah katında değer ve kıymet sahibi.

BAHİR: (Ar.) Er. 1. Deniz, derya. 2. Yalancı, ahmak, alık. 3. Ekin sulayıcı, sulayan. 4. Belli, besbelli, açık, apaçık. 5. Işıklı, parlak, güzel. Bahir (Abdurrahman) İst. 1688-1746). Osmanlı dönemi kadılarından. Şair, bestekar.

BAHİRA: (Ar.) Ka. 1. Kulağı yarık dişi deve veya koyun. Hayvan yavru doğurduğunda veya 5 yavru dişi olduğu zaman hayvanın kulağı kesilerek belirtilirdi. - Kur'an-ı Kerim, bu adetleri kaldırmıştır.

BAHİRE: (Ar.) Ka. 1. Işıklı, parlak, güzel. 2. Dikenli ağaç. 3. Açık, apaçık. 4. Çok koşan cins deve. 5. Vapur.

BAHİSE: (Ar.) Ka. - Söz eden, bahseden.

BAHİT: (Ar.) Er. - Bahtı açık şanslı.

BAKİYE: (Ar.) Ka. - Şehvetli kadın. İsim olarak kullanılmaması uygundur.

BAHRA: (Ar.) Er. - Timur devletinin güney sınırını koruyan eski bir sınır kalesi.

BAHRİ: (Ar.) Er. 1. Denize ait denize mensup, denizle ilgili. 2. Denizci, levent. 3. Tüyünden kürk olan, patkada denilen, gagası kaşığa benzer bir çeşit deniz ördeği.

BAHRİYE: (Ar.) Ka. 1. Donanmaya ait (bkz. Bahri). 2. Libya çölünde vahalar grubu, Bahriye, Mısır'ın büyük vahalar grubunun en kuzeyinde olan aşırı verimli vahalardır. 3. Gönlü geniş, cömert vaha gibi verimli.

BAHTEVER: (Tür.) Er. - Şah Avrangzeb'in gözde kadınlarından biri.

BAHTI: (Ar.) Er. 1. Bahtla, kaderle ilgili. 2. Kimi Divan şairlerinin ortak mahlası.

BAHTINUR: (Ar.) Ka. - Talihli, şanslı, yazgısı parlak.

BAHTİSER: (a.f.i.) Ka. - Talihli, şanslı, iyi yazgılı. İşleri başından beri iyi giden.

BAHTİŞEN: (a.f.i.) Ka. - Talihi, kaderi, kısmeti şen. (bkz. İkbal).

BAHTİYAR: (a.f.i.). 1. Bahtlı, talihli. 2. Mesud, mutlu. Bahtiyar (Ebu Mansur) (942-978). Büveyhilerin hükümdarlarından biri.- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BAKANAY: ( Tür.). – Gökyüzünde duran ay, açık seçik. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BAKIR: (Fars.) Er. l. İnceleyen, tetkik edip açıklayan. 2. Arslan. 3. Hz. Hüseyin'in Zeyne'l-Abidin'den torununun adı.

BAKİ: (Ar.) Er. 1. Allah'ın isimlerindendir. Genellikle "abd" takısı alarak kullanılır, (bkz. Abdülbaki). Kalıcı, sürekli, devamlı. Varlığının sonu olmayan. Ölümsüz. 2. Artan, kalan, geriye kalan. 3. Korunmuş. Baki: - Ünlü Türk şairlerinden olup asıl adı Abdül­baki Mahmud'dur.

BAKİNAZ: (Fars.) Ka. - Sürekli nazlanan, çok nazlı.

BAKİYE: (Ar.) Ka. - Ağlayan kadın. Hüzünlü kadın.

BAKYAZI: (Tür.). - Sevilen bir olaydan sonra verilen ziyafet. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BALA: (Tür.) Er. 1. Çocuk yavru. 2. Yüksek, yüce, yukarı, (bkz. Ali). 3. Azat. 4. Yedek atı.

BALABAN: (Tür.) Er. 1. Çocuk bekçisi. 2. Gürbüz canlı, cüsseli, insan veya hayvan. Balaban: Gıyasu'd-Din Uluğ Hanın IV. yy. başlarında Aybek tarafından İltutmuş'dan sonraki en büyük hükümdar.

BALAHATUN: (Tür.) Ka. - Üstün, asil kanlı. Değerli soy mensubu. Balahatun: Şeyh Edebali'nin kızı ve Osman beyin karısı.

BALAMAN: (Tür.) Er. - (bkz. Balaban).

BALAMİR: (Tür.) Er. - Eski bir Türk kağanı. (IV. yy.) Alanları ve Ostrogotları yenerek batıya sürdü.

BALATEKİN: (Tür.) Er. - (bkz. Balaban).

BALCAN: (Tür.) Er. - (bkz. Baldan).

BALDAN: (Tür.) Ka. - Bal gibi tatlı, şirin, hoş.

BALDEMİR: (Tür.) Er. - Güçlü, kuvvetli, şirin.

BALER: (Tür.) Er. - Tatlı dilli, cana yakın kimse.

BALGIN: (Tür.) Ka. 1. Bal'a doymuş. 2. Çok tatlı, bal gibi.

BALHAN: (Tür.) Ka. - Hazar denizi sahilinde Anuderyanın eski yatağının denize vardığı yerde bir dağ silsilesi.

BALIM: (Tür.). 1. Kardeş. 2. Çok sevgili, samimi arkadaş. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BALIN: (Tür.) Ka. - (bkz. Balım).

BALİ: (Ar.) Er. - Eski, koca, köhne.

BALİBEY: (a.t.i.) Er. - Osmanlı beylerinden. Bosna beyi olarak Kanuni'nin Belgrad Seferine katıldı. Mohaç savaşında (1526) düşmanı iki yandan çevirerek zaferin kazanılmasında büyük payı oldu.

BALİSOY: (a.t.i.) Er. - Eski, köklü soydan gelen.

BALK: (Tür.) Er. - Şimşek.

BALKAN: (Tür.) Er. 1. Sarp ve ormanlık sıradağları. 2. Avrupa'nın güneydoğu bölgesine verilen isim. Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslavya, Arnavutluk ve Romanya'yı içerir.

BALKAR: (Tür.) Er. 1. Kuzey Kafkasya'da yaşayan bir Türk boyu. Kıpçaklann bir kolu. 2. Bu boya mensup kişi.

BALKI: (Tür). 1. Parıltı, ışık. 2. Güzel parlak, süslü. 3. Şimşek. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

BALKIR: (Tür.) Er. - Parıltı, ışık, şimşek. Balkır Rıza: (Öl. 1945). Türk Karagöz oyunu ustası.

BALKIZ: (Tür.) Ka. - Şirin, tatlı, hoş. Belkıs adının örfte söylenişi.

BALKOÇ: (Tür.) Er. - (bkz. Balkı).

BALSAN: (Tür.) Er. - (bkz. Balım).

BANGU: (Tür.) Er. 1. Haykırış, bağırış. 2. Gökgürültüsü, yankı.

BANU: (Fars.) Ka. 1. Kadın hatun, hanım. 2. Kraliçe, prenses. 3. Gelin. 4. Şarap ve gül suyu gibi şeylerin şişesi. 5. Yusuf ve Zeliha öyküsünün kadın kahramanı. - Banu Hanım (Cevheriye Banu). Türk halk şairi. (1864-1914 Çankırı). Kadiri tarikatı bağlılarından.

BANUGÜL: (Fars.) Ka. - (bkz. Banu).

BANUHAN: (Fars.) Ka. - (bkz. Banu).

BARAK: (Tür.) Er. - Oğuzların Bayat boyuna mensup bir oymak. Gaziantep, Kilis ve Nizip çevresinde yaşarlar. - Barak Han: Çağatay hükümdarı (1266-1271).

BARAN: (Fars.) Ka. 1. Yağmur. Mevsim-i Baran, yağmur mevsimi.

BARANSEL: (f.t.i.) Er. - (bkz. Baran).

BARAY: (Tür.) Er. - Ezeli, öncesi olmayan, öncesiz.

BARBAROS: (İtal.) Er. Kırmızı sakal. Baba-Oruç. Türk denizci kaptan-ı derya. Oruç Gazi'nin İtalyanlarca meşhur olan ismi. Kanuni döneminde yaşayan ünlü denizci. Barbaros Hayrettin olarak bilinmekte.

BARÇIN: (Tür.) Ka. - Bir tür ipekli kumaş.

BARIK: (Tür.) Er. 1. Sivri tepeler arasındaki uçurum, yüksek kayalıklardaki çatlaklıklar. 2. Yeşillik, çayırlık yer.

BARIKHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Barık).

BARIM: (Tür.) Er. - Varlık, servet, zenginlik.

BARIN: (Tür.) Er. 1. Bütün, hep. 2. Güç kuvvet. 3. Göğüs. 4. Moğol devrinde Orta Asya'da büyük beyliklerden biri.


Дата добавления: 2015-10-21; просмотров: 29 | Нарушение авторских прав







mybiblioteka.su - 2015-2024 год. (0.037 сек.)







<== предыдущая лекция | следующая лекция ==>